Ford Puma’yı hatırlamak

  • Ford Puma’yı hatırlamak - 1
  • Ford Puma’yı hatırlamak - 2
  • Ford Puma’yı hatırlamak - 3
  • Ford Puma’yı hatırlamak - 4
  • Ford Puma’yı hatırlamak - 5
  • Ford Puma’yı hatırlamak - 6
  • Ford Puma’yı hatırlamak - 7
  • Ford Puma’yı hatırlamak - 8
  • Ford Puma’yı hatırlamak - 9
  • Ford Puma’yı hatırlamak - 10
  • Ford Puma’yı hatırlamak - 11
  • Ford Puma’yı hatırlamak - 12

Orijinal Ford Puma’nın ne kadar harika bir otomobil olduğunu hatırlayalım.

Ford’un Puma ismini yeniden hayata geçirmesiyle 1990’lı yılların sonunda çıkan orijinal Ford Puma o güzel hatıralarıyla gözümüzün önüne geldi. Zamanına göre oldukça sıradışı bir tasarımla üretilmiş olan bu önden çekişli, kompakt coupe Ford’un istediği zaman ne kadar muhteşem otomobiller üretebildiğini gösteriyordu.

1997-2002 yılları arasında üretimde kalan Puma modeli, o dönem de Fiesta’nın üzerine kurgulanmış bir otomobildi. Dördüncü nesil Fiesta platformunda üretiliyordu ve sadece üç kapılı coupe formunda sokaklara çıkmıştı.

Bu aslında herhangi bir marka için sıradışı bir hamle sayılırdı ama o zamanlar Ford farklı tasarımlı ve konseptli modelleri üretmekten çekinmiyordu. Ford Ka, Street Ka ve Focus RS MK1 bunlardan bazılarıydı. Ford cesurdu, korkusuzdu; Puma da aynı böyleydi.

Markanın New Edge tasarım felsefesiyle kaleme alınan Puma 3984 mm uzunluğu, 1837 mm genişliği ve 1315 mm gibi alçak yapısıyla göze muhteşem görünmesinin yanında adeta dururken bile harekete geçecek gibi görünüyordu. Ford lastikleri aracın köşe noktalarına yakın konumlandırırken dinamizme ne kadar önem verdiğini gösteriyor, Puma oval ızgarası ve üçlü arka far grubuyla küçük boyutlarına rağmen inanılmaz dikkat çekiyordu.

İnsanı adeta kullanmak için teşvik eden otomobil direksiyonuna geçildiğinde bu arzunuzun ne kadar doğru olduğunu gösteriyordu. Puma’da tamamı atmosferik, canlı ve devir çevirmeyi seven motorlara yer verilmişti. 1.4 16v baz motor belki çok heyecanlandırmıyordu ama Fiesta’ta da kullanılan 1.6 104 bg’lik motor Puma’ya yeterli performansı veriyordu: 0-100 km/s 10.1 sn’ydi. Ancak asıl önemlisi 1.7 lt’lik motorları aldığınızda ortaya çıkıyordu. Standart model bu motorla 125 bg güç üretiyor ve 9.2 sn gibi, dönemine göre seri sayılacak bir sürede 100 km/s hıza ulaşıyordu.

Ford bununla yetinmemiş ve Puma’nın asıl potansiyelini Racing Puma modeline bırakmıştı. Bu model 1990 yılında Cenevre’de tanıtıldığı anda hit olmuştu. Ford modelden sadece 500 adet üreteceğini açıklamış, dolayısıyla fiyatının yüksek olacağının sinyallerini vermişti. Nitekim fazlasıyla çekici mavi rengiyle Racing Puma İngiltere’de 23.000 Pound gibi yüksek bir fiyata satılıyordu. Bu rakama sıfır km bir Subaru Impreza bile alabiliyordunuz, bu nedenle bu 500 otomobilin tamamı satılamamıştı. Ancak bu bile Racing Puma’nın otomobil tarihine altın harflerle adını yazdırmasının önüne geçemedi.

Ford Racing Puma için motoru modifiye etmiş 1.7 lt’lik üniteden 155 bg güç çıkarmıştı. Ayrıca maksimum tork da 5 Nm artarak 162 Nm’ye çıkmış, 0-100 hızlanma 9.2 sn’den 7.9 sn’ye inmişti. Bunun için yeni egzantrik mili kullanılmış, egzoz sistemi baştan tasarlanmıştı.

Bunların dışında artan güçle baş edebilmek için 215/45 17 lastiklere yer verilmiş, jantlar için Speedline ile anlaşılmıştı. Otomobilin iz genişliği önde 90 ve arkada 100 mm arttırılmış, Racing Puma’nın daha sağlam yere basması sağlanmıştı.

Racing Puma’nın süspansiyon tasarımı Ford’un uzman motorsporları departmanı tarafından Essex’te geliştirilmiş, markanın WRC pilotu dünya şampiyonu Stiq Blomqvist otomobilin şasi dinamiklerini ayarlamıştı. Farklı yaylar, amortisörler ve özel süspansiyon geometrisi tasarımı sayesinde zaten iyi olan yol tutuş efsanevi bir hale gelmiş, ortaya bir anda süper spor katili, küçük bir canavar çıkmıştı.

Otomobilin tasarımında da değişimler söz konusuydu: Önde ve arkada alüminyum sarkmalar, daha aerodinamik olan ön splitter ve modifiye edilen arka tampon tasarımı otomobile hak ettiği ilginin artmasını sağlarken Racing Puma’ların tamamı Ford sadece özel modellerinde yer verdiği Imperial Mavi renkle üretilmişti. Bu renk daha önce sadece Escort Cosworth RS ve Focus RS gibi modellerde kendine yer bulmuştu. Artan iz genişliği nedeniyle gövde panelleri de daha genişti ve Racing Puma bu sayede standart modelden daha agresif duruyordu.

Şanzıman IB5 imzalıydı ve model için özel olarak geliştirilmiş, daha güçlü şaftla modifiye edilmişti. Bunun dışında Ford ekstra ücret karşılığında kilitli diferansiyel de sunuyordu. Ancak pahalı bir opsiyon olduğu için sadece 75 müşteri fabrika çıkışlı olarak Puma’larını kilitli diferansiyelle almıştı.

Kabine göz gezdirdiğinizde mavi renkli Sparco koltuklar hemen dikkat çekiyordu. Alcantara kaplı koltuklar ve direksiyon o dönem süper spor modellerde bile zor bulunan özellikler arasında yer alıyordu.

Kağıt üzerinde çok iddialı görünmeyen otomobil sadece 1147 kg ağırlığında olduğu için son derece çevik ve hızlıydı. Şanzıman kısa oranlarla otomobili uçuruyor, ard arda gelen virajlarda bir yarış otomobiline dönüştürüyordu. Kullanan herkes otomobilden fazlasıyla etkilenirken özellikle virajlarda sürücüsünün istediği herşeyi yapmasına imkan vermesi fazlasıyla dikkat çekiciydi. Bu nedenle Racing Puma için önden çekişlilerin Porsche 911 GT3’ü tanımlaması bile yapılmıştı...

Ford daha sonra Puma modeliyle ralli şampiyonalarında da boy göstermiş, otomobili bu şekilde de pazarlamış, Puma’nın Super 1600 ralli otomobili bile üretilmişti...

Günümüzdeki üretilen Puma’nın ne yazık ki bu modelle tüm ilgisi sadece isminden ibaret. Gönül isterdi ki tasarım eski modeli andırsın, dinamikleri biraz olsun Racing Puma’yı anımsatsın, bu efsaneye yakışır bir sürüş sunsun...

Ama hemen umutsuzluğa kapılmayalım. Belki yeni Puma bu potansiyele sahiptir ne dersiniz?


Yazıyı değerlendir

Yorumlar

Facebook