Her neyse, akşam karanlığında yola çıkıyorum. Motor ve şanzıman Santa Fe’dekinin aynısı; yani 2.2 lt 197 bg ve 6 ileri otomatik. Bana kalırsa otomobilin en güçlü olduğu nokta bu. Her devirde güçlü ve ekonomik olabilen güç ünitesinin şanzımanla uyumu dikkate değer. Vites kutusu istem dışı seçimler yapmıyor ve gereksiz yere vites büyütmüyor, ayrıca vites geçişleri de oldukça yumuşak ve hissedilmeyen yapıda. Sanırım Sorento tercih edilecekse bu iki önemli kriterin uyumundan dolayı edilebilir.
Yalnızca rölantide motorun sesi biraz tuhaf duyuluyor, biraz şakırtılı mı, tıkırtılı mı? Tam olarak bilemedim nasıl tarif edeceğimi...
Ertesi gün Nihat’la birlikte çekim yapacağımız bölgeye doğru ilerliyoruz. Ömerli taraflarına doğru gidip hafif arazide kullanacağız Sorento’yu, ayrıca tali yollardaki sürüşüne de bakacağız.
Şehir içinde konforlu diyebileceğimiz bir sürüşü var, sadece kardeşi Santa Fe’de de hissedilen sarsıntılar burada da mevcut. Buna sürücü koltuğunun yan desteklerinin yetersiz olması da eklenince aracın içerisinde sağa- sola doğru yalpalıyorsunuz.
Tali yollardaysa süspansiyonun fazlasıyla çalıştığının farkına varıyoruz, bu nedenle aracın içinde gereksiz sallanabiliyorsunuz. Ardından biraz viraj denemeye karar veriyoruz. Önümüzde güzel ve üçüncü viteste dönülecek bir sağ viraj var. Oraya doğru yaklaşıyoruz. Fren yaptığımda fazlasıyla dalma hareketi yapıyor. Direksiyonu çevirmemden birkaç salise sonra burnunu virajın içine sokuyor, ön lastikler kayıyor, kayıyor ve tutunmaya başlıyor. Tutunduktan sonra şasinin burulduğunu, esnediğini hissediyoruz. Mekanik yol tutuş var hâlâ elimin altında ve direksiyondan bu hissediliyor ki bence en önemlisi bu. Dedim ya direksiyonu çok başarılı Sorento’nun diye. Gerek ağırlığı gerekse tepkileri konusunda beklenenin çok üstünde. Bir SUV için sürücüsüyle iletişime geçme konusunda çok iddialı.
Ani ağırlık değişimlerini pek sevmiyor Sorento. Böyle bir durumda biraz hantal kalıyor ve ağırlığını hissettiriyor: 1896 kg ile pek de hafif bir otomobil olduğunu söyleyemeyiz. Ancak zeminin oldukça kaygan olduğunu düşündüğümüzde güven verici bir sürüşü olduğunu da söylemek gerek. Ayrıca eski modele göre de fazlasıyla rafine bir sürüş bu. Bunda tabii yeni model için geliştirilen monokok şasi ve bağımsız arka süspansiyonun katkısı çok büyük. Monokok şasi sayesinde (eski modelde gövde ve şasi birbirinin üzerine oturuyordu) sayesinde aracın ağırlığı da 215 kg azaltılmış.
Eskisine göre çok üstün bir yol tutuş kazandığı konusunda hemfikiriz, bu konudaki gelişim şaşırtıcı. Ancak bunu yaparken, Kia’nın biraz olsun Sorento’yu Sorento yapan o karakterden uzaklaşmış olduğunun altı çizilmeli. Yeni model, eskisi gibi ‘sert çocukların’ otomobili imajındansa daha çok ‘şehirli çocuklara’ hitap eder bir havada. Bu konuda kardeşi Hyundai Santa Fe’yi andırdığı için onu eleştirebilirsiniz.
Tabii bu yaklaşımın daha çok ilgi çekeceğini ve bunun da satış rakamlarına olumlu şekilde yansıyacağını söyleyebiliriz. Özellikle de sessiz olması ve konfor özellikleri dikkat çekici, ayrıca 7 koltuk opsiyonu da var. Bunlar kullanıcılar için iyi haber. Santa Fe’deki bazı konfor ekipmanları Sorento’da yer almazken, Sorento’daki bazı elektronik sistemlere de Santa Fe’de yer verilmemiş. Sanırım iki otomobil arasındaki en büyük fark bu gibi noktalarda öne çıkıyor.
Bu arada arazi performansını merak ettiğimiz için de bulduğunumuz boş araziye giriyoruz. Hafif bir arazi burası, küçük tepeler, bol miktarda çukur var. Sorento başarıyla girip çıkıyor tepelerin üzerine, yalnız bir yerde yan olarak yaklaşıp, lastikler paralel şekilde tepeyi geçmeye çalışırken arka süspansiyonun tamamen açıldığını ve lastiğin havaya kalktığını hissediyoruz. Yayların açılma oranı bu tip manevralar için yeterli değil. Ama şunu da unutmamalıyız ki Sorento’yu alan kaç kişi onu böyle bir arazide kullanacak?