Telefonum çalıyor.
‘Alo’
‘İyi günler efendim.’
‘İyi günler, buyrun.’
‘Biz Ferrari’den arıyoruz. Otoloji için özel, Ferrari California testi yapmak ister miydiniz?’
Yüzümde büyük bir gülümseme.
‘Eee yok aslında bugün çok işim var. Başka zaman olsa?’
Tabii böyle bir cevap vermiyorum, zaten veremezsiniz öyle değil mi? Biri size Ferrari kullanma şansı verse bunu geri çevirir misiniz? Çevirmemelisiniz... Hangi modeli olursa olsun...
Ferrari kullanmak için güzel bir gün. Güneşli, sıcak, kuru, hafif rüzgârlı. Beklentilerim ne peki, ilk Ferrari deneyimimden önceki düşüncelerim? Şöyle bir şey var aklımda: Bugünden sonraki hayatımı F.Ö. (Ferrari’den Önce)- F.S. (Ferrari’den Sonra) olarak adlandırabilirim. Yüksek bir beklenti mi? Ee, insan Ferrari kullanınca böyle oluyor işte...
Kuruçeşme’ye geliyorum. California etrafta görünmüyor. Biraz vakit geçiriyorum burada. Otomobil hakkında konuşuyoruz. Az sonra bir uğultu kaplıyor ofisin içini. Arkada bir kıpırdanma görüyorum. Siyah renkli, siyah koltuklu bir California kapalı garajdan dışarı çıkıyor. Lastiklerinin üzerinde sarı yazılar var. Güzeeel.
Direksiyona doğru yürüyorum. Aslında biraz heyecanlıyım çünkü daha önce üzerinde ‘şahlanan at’ amblemi olan bir direksiyonun arkasına geçmemiştim. Yani bu ilk olacak…