Biliyorum, ben de California’nın hastası değilim. Özellikle de tasarımının. Yine de gerçek bir Ferrari olduğunu göz ardı edemem.
Dünyanın ilk önde konumlandırılmış V8 motora sahip Ferrari’si unvanını elinde bulunduran California göründüğünden daha kompakt bir yapıda. İki koltuklu, metal tavanlı otomobil bu anlamda günümüzün trendlerine uyuyor ve en büyük rakiplerinden Mercedes SL ile benzer bir tavan mekanizmasına sahip olduğunu kanıtlıyor. Porsche 911 ise kumaş tavanıyla biraz daha farklı.
Tavan elektrikli şekilde açılabiliyor ve arka taraftaki kapağın altında kayboluyor. Aslına baktığınızda California üzeri açıkken daha estetik görünüyor. Motor kaputundaki hava girişi, motorun gücü (4.3 lt, V8, atmosferik, 460 bg) hakkında ipuçları veriyor. Krom çerçeve içine alınmış ızgaranın üzerinde yer alan şahlanan at logosu bir Ferrari klasiği. 60’lı ve 70’li yılların Ferrari modellerinde bunu görebilirsiniz.
Arkada iki yuvarlak far dikkat çekiyor. Farların üst kısımlarının açıkta bırakılması ilginç bir tasarım detayı olarak görünüyor ama çok da etkileyici olduğu söylenemez. Bagajın üzerinde yer alan küçük spoylerin içindeki üçüncü stop lambası akıllıca bir detay. Üst üste tasarlanmış dört egzoz California’nın görüntüsünü vahşi kılıyor ve aslına bakarsanız otomobilin geri kalan zarif detaylarıyla pek uyumlu değil. California görüntü olarak diğer Ferrari’ler gibi agresif değil ve sadece bu özelliğiyle bile onlardan ayrılıyor.