Büyük direksiyon, geniş koltuklar, PRNDSL harflerinden oluşan otomatik vites, yuvarlak ızgaralar ve sarı ibreli göstergeler... Burada herşey o kadar tanıdık geliyor ki. Sanki yıllarca bu otomobili kullanmış gibiyim, bunun nedeni Mercedes’in bu parçaların birçoğunu diğer modellerinde de kullanıyor olması tabii.
Kokpitin ilginç noktalarında ilginç butonlar yer alıyor; vites kolunun hemen yanındaki düğme, müzik sisteminin sesini ön- arka hoparlörlere dağıtıyor (fader denilen fonksiyon), ızgaraları açıp kapatan düğmeler ızgaralarla ilişkilendirilmemiş, farklı birer ayar gibiler, direksiyonun sol tarafında, üzerinde ‘beschl fix., verzög fix.’ yazan kol ise hız sabitleme sistemini kontrol ediyor. Hız sabitleme sistemi. 1981 model bir otomobilde. Hem de standart donanımda. Şaşırdınız mı? Şaşırmayın, belki inanamayacaksınız ama bu otomobilde ABS bile var! Evet, Mercedes boşuna Mercedes olmamış...
Anahtarı çevirdiğinizde sıralı 6 silindirli motor hemen çalışıyor. Bu kadar istekli olması dikkat çekici. Sesi geniş duyuluyor, çok bağırmıyor ve biraz bas. Gaza bastığınızda otomobilin gövdesi hafifçe sallanmaya başlıyor.
2746 cc’lik, 6 silindirli bu motor daha önce de söylediğimiz gibi 185 bg güç ve 238 Nm tork üretiyor. SLC’nin boş ağırlığı 1610 kg, yani SLC öyle çok hızlı bir otomobil değil. Aslında üretiliş amacı da hızlı gitmektense rahat, konforlu ve lüks bir seyahat sunmak üzerine odaklanmış ve bunu gerçekten çok iyi bir şekilde yapıyor.
Büyük direksiyon tabii ki hidrolik desteğe ve çok tura sahip; tam turunu sayamadım ama alıştığımız otomobillere göre çok olduğunu söyleyebilirim. Yola çıktığınızda bu büyük direksiyon simidinin otomobili kullanmayı ne kadar kolay hale getirdiğini görebiliyorsunuz, rahatça dönüyor, hafifliğiyle keyif veriyor.
4 ileri otomatik şanzıman uzun vites oranlarına sahip olduğu için vites büyütmek için motoru biraz devirlendirmek gerekiyor. Ama üçüncü vites sanki herşeye yetecekmiş gibi hissettiriyor, zira fabrika verilerine göre 143 km/s’ye kadar çıkabiliyorsunuz bu viteste. İkinci vitesse 85 km/s’de sona eriyor. Bu uzun vites oranlarına rağmen SLC 0-100 km/s hızlanmasını 9.9 sn’de tamamlarken, 400 metreyi 16.8 sn’de geride bırakıyor ve maksimum 205 km/s’ye ulaşıyor. Bunlar belki kulağa etkileyici gelmiyor ama zamanına göre yeterli sayılır.
Zaten daha fazlasını da beklemiyorsunuz. Otomobil düşük devirlerde biraz hantal hissettirse de devir yükseldikçe kendine geliyor. Özellikle 4000 d/dak’dan sonra otomobil iyi bir performans sergilemeye başlarken, motordan gelen sesler de keyif veriyor. SLC’nin 140 km/s’de sonraki stabilitesi de gerçekten şaşırtıcı; hiçbir şekilde izinden çıkmıyor, sağa sola çekmiyor, salınım yapmıyor. İzini çok iyi şekilde koruyor ve sürücüye güven veriyor. Sadece bu bile onun uzun yol için üretilmiş bir coupe olduğunun bir göstergesi.
Süspansiyon sistemi oldukça yumuşak, Amerikan otomobilleri gibi yaylana yaylana yol alıyorsunuz ve bu oldukça konforlu bir sürüş anlamına geliyor. SLC’nin repretuarında yolcularının sallanması, kendilerini rahatsız hissetmeleri gibi şeyler yok. O özellikle sürüşün konfor kısmını mükemmel şekilde yapmak istiyor ve yapıyor da. Yaşına rağmen amortisörlerin darbe emişleri gayet yeterli, sönümleme kalitesi dikkat çekici.
SLC yolda konumlandırması zor bir otomobil çünkü burnu epey uzun, sadece burnu değil, 4750 mm ile gövdesi hayli uzun. Ama ilginç bir şekilde 1790 mm’lik genişliği biraz dar geldi bize. Şöyle düşünün ki standart bir Peugeot 208’in genişliği 1739 mm, GTi versiyonunda bu 1829 mm’ye kadar çıkıyor. Kısacası ince- uzun bir otomobil SLC, zaten tasarımına baktığınızda uzatılmış aks mesafesi nedeniyle ilginç oranlara sahip olduğunu görüyorsunuz.
Fren pedalı devasa ama o pedala bastığınızda biraz ürkebilirsiniz çünkü otomobil yavaşlama konusunda biraz isteksiz bir tavır sergiliyor. Haliyle onun bu isteksiz tavırına siz de isteksiz bir şekilde cevap vermek durumunda kalıyorsunuz. Ama zaten SLC vaad ettiği sürüş tarzıyla çok sert fren yapmanızı gerektirecek bir durumda bırakmıyor sizi. Bu otomobili kullanırken ne kadar hızlı gittiğinizi falan düşünmüyorsunuz, önünüzde uzayıp giden motor kaputuna bakarken, ayağınızın altındaki büyük gaz pedalının gövdeyi nasıl titrettiğini hissedip, güzel düşüncelere dalıyorsunuz. SLC bu anlamda büyüleyici bir otomobil...
“Geceleri Mercedes’le bir yere giderken kaputun üzerindeki yıldızı takip etmenin, o yaşlardaki bir çocuğun üzerindeki etkisi üzerine üniversite tezi bile yazılır, emin olabilirsiniz”