Karşımızda BMW E30 3 Serisinden daha kısa bir otomobil bulunuyor. Boyutsal olarak büyük olmamasının yanında, çok ağır da değil, 1365 kg… Bu boyut ve ağırlığıyla Maserati kompakt ve hakimiyet sağlayabileceğinizi düşündüğünüz bir otomobil. İçindeki lüks algısıyla da sizi rahatsız etmeyeceğini ve çok da agresif olmayacağını hissediyorsunuz, peki sürüşe başladığınızda bu düşünceler hangi oranda gerçekle örtüşüyor?
Öncelikle Ghibli’nin motorunu inceleyelim. Ghibli, 2.0 litrelik ve 2.8 litrelik motor seçenekleriyle satıldı. 2.0 litre olan, aslında Maserati Merak döneminde kullanılan bloktan türetilen bir motor ve aslında tarihsel bir değer de taşıyor. Maserati, Biturbo için Merak’ta kullandığı motoru IHI çift turboyla güçlendirmiş ve bu da Biturbo’ya “çift turbolu ilk seri üretim otomobil” ünvanını kazandırmıştı. Aynı blok Ghibli’de daha da güçlendirilerek 306 bg’ye çıkartılmış.
2.0 litrelik versiyon genelde İtalya pazarındaki vergi avantajı için üretilirken, (ki bizim ülkemize de ağırlıklı olarak 2.0 litreler giriş yapmış) bizim kullandığımız 2.8 litrelik versiyon, ithal pazarlar için üretilmiş ve 2.0 litrelerdeki 6 ileri manuel şanzıman yerine 4 ileri otomatik ZF şanzıman kullanmış. Bu motor da, daha önce Biturbo varyasyonları 222s ve 430s’lerde kullanan motorun geliştirilmiş hali olarak karşımıza çıkıyor. Yine IHI marka çift turbo kullanan 284 bg ve 2.8 litrelik V6 motor tamamen yenilenmiş direkt enjeksiyon sistemi ile eskiye oranla daha sorunsuz bir motor olmasıyla tanınıyor.
Ghibli’nin sürüş pozisyonunu sevmediğimi söylediğimde Mehmet ağabeyim beni desteklemiş ve olayı esprili bir dille özetlemişti: “Ghibli’de sürüş pozisyonu konusunda s.çmışlar ancak sifonu çekmeyi unutmuşlar” Cidden de konforlu olmanıza karşılık, özellikle bir spor otomobil ergonomisi konusunda ciddi bir eksiklik hissediyorsunuz. Oturuş pozisyonunuz çok yüksek olmasa da, direksiyon oldukça dik ve orantısız konumlandırılmış, özellikle modern spor otomobilleri kullandıktan sonra ergonomi oldukça enteresan ve güvensiz geliyor.
Kontağı çevirip V6 motoru çalıştırdığınızda aldığınız hırıltılı ses, olumsuzlukları görmemenizi sağlıyor. Motorun size verdiği akustik oldukça güzel, devirlendikçe yüzünüzdeki gülümseme de artıyor. Motor ısınana kadar benzin pompası biraz sesli çalışıyor ancak yola çıkmadan motoru ısıtmak, eski otomobillerin sağlıklı kalmalarının anahtarı... Motor ısındıktan sonra vitesi D’ye alıyoruz ve gitmeye hazırız. ZF şanzımanın vites geçişleri, modern otomobillere göre sarsıntılı olsa da, konforunuzu çok bozmuyor. Bu kadar kuvvetli bir otomobil için biraz sarsıntı ve vibrasyon da sanırım işin kaymağı olarak görülebilir.
Ghibli de bir çok İtalyan egzotiği gibi trafiği pek sevmiyor ve sizi de trafikten kaçırmak istiyor. Sert direksiyonu ve çabuk ısınan motoru, sizi bir an önce açık yollara çıkmanız konusunda ikna etmeye çalışıyor. Madem öyle, biz de onu rahat edeceği yollara çıkaralım...
2.8 litre motorun ürettiği 413 Nm tork sizi adeta koltuğa yapıştırıyor. Kadran o kadar hızlı hareket ediyor ki, ilk başta hatalı olduğunu düşündüm. Fakat ölçümler gösterdi ki, kadranda bir sorun yok. Etkilendiğimi itiraf etmeliyim çünkü Ghibli’yi denediğim sırada otomobilim bir Lotus Esprit idi ve hızlanma değerlerinde Esprit önde gözüküyordu. Fakat Ghibli o kadar hızlı hissettiriyor ve hızlanıyor ki, sizi şaşırtabiliyor. Aynı zamanda arkadaşımın 373 Nm’lik 2.0 litrelik Ghibli’sinden de daha hızlı olduğunu hissettirdi ki, 0-100 km/s’de 2.0 litre 0.2 sn daha hızlı gözükse de 0-1000 m fabrika değerlerinde 2.8 daha önde ipi göğüslüyor. O tork yok mu o tork (!) bir çok şeyi değiştiriyormuş...
Şanzımanın sadece 4 ileri olması ilk başta performansın düşeceği konusunda beni endişelendirse de, kullandıktan sonra gördüğüm üzere, Ghibli’nin çift turbolu V6’sı o kadar soluksuz çalışıyormuş ki, şanzımanın kaç ileri olduğunun bir önemi kalmıyormuş. Gerçekten soluksuz ve güzel bir motor ancak yine de Maserati’nin finansal açıdan çok keyifli olmayan dönemlerinden geldikleri için sağlamlık konusunda Ghibli zaman zaman çok güven vermeyebiliyor. Bir hastalığı olan turbo kelepçelerinin gevşemesi ve turbonun kesik çalışması neredeyse tüm otomobillerde görülüyor. Neyse ki, gaza tam basarak veya otomobili gevşeterek bunları çözebiliyorsunuz ancak nazlı bir İtalyan otomobilinin sizi her daim servise götürtebileceğini aklınızın bir köşesinde tutmalısınız.
300 bg civarında bir otomobil kullanacaksanız, belli bir tecrübenizin olması şart. Hele ki Maserati Ghibli elektronik sürüş destekleri olmayan, tamamen bir sürücü otomobili satın almayı düşünüyorsanız, mutlaka adım adım ilerlemelisiniz. Kabindeki ahşaplar ve yarattığı aristokrat hava sizi yanıltmasın, Ghibli hatalarınızda agresif ve sizi her an ısırmaya hazır bir şekilde bekliyor. Neyse ki sakin kullanımlarda uyumlu havası ile alışmanıza yardımcı oluyor. 2514 mm’lik kısa aks mesafesi sayesinde Ghibli oldukça atik ve kıvrak, virajlarda güven veriyor. Ön ve arkadaki disk frenler otomobili durdurmakta güçlük çekmese de, modern bir otomobile göre daha dikkatli davranmalısınız.
Alejandro De Tomaso’nun reçetesi dört kişinin oturabileceği, 3 Serisi boyutlarında ancak ondan daha güçlü, performanslı ve keyifli bir otomobil yaratmaktı. Görünen o ki, bunu başarmış. Elbette Maserati hiç bir zaman Biturbo (devamı Ghibli) serisinden beklediği 7500 adetlik yıllık satış rakamlarını yakalayamadı fakat gelecek yıllara Ghibli gibi oldukça performanslı, kullanması keyifli ve şık bir otomobili miras bıraktı.
Günün sonunda Ghibli’den ayrılmak durumundayım. Onunla vakit geçirmek büyük bir keyifti. Mehmet ağabeyimin sözleri aklıma geliyor... Aynı fiyatta ve sınıfta olmayan iki otomobili kıyaslamak pek mümkün değil; Ghibli fiyatına oranla verdiği keyifle beni etkilemeyi fazlasıyla başarıyor fakat beğenmediğim sürüş pozisyonu ve süperspor hissiyatını vermemesi nedeniyle, Ferrari F355 halen rüya otomobilim olmaya devam ediyor...