Astra modelinin station versiyonları her zaman kendi alıcı kitlesine (Türkiye’de çok tutulmasa da) sahip olmuştur. Zaten Alman üretici de bunun bilincinde ki her yeni modelde bir ST gövde seçeneğine yer veriyor. Yeni modelde de Opel, ST’yi daha çok prestij için ürettiğini söylüyor. Yani hacimli satışlar beklenmiyor kendisinden ki ülkemizde zaten bu tip modeller çok fazla rağbet görmüyor. Markanın biraz da 1950’den beri station model üretmesinin getirdiği bir gelenek bu.
Ülkemizde 1.4 turbo140 bg, 1.6 atmosferik 115 bg, 1.6 lt turbo 180 bg benzinli ve 1.3 CDTi dizel 95 bg’lik motorlarla satışa sunulsa da yurt dışında 9 farklı motor seçeneği alınabiliyor. 1.4 litrelik turbo benzinli motorların ülkemizde daha çok satması muhtemel.
ST’de ön tarafta Insignia’nın süspansiyon sistemine yer verilmiş. Bu Astra’nın konfor konusunda iddialı olacağını işaret ediyor, arka süspansiyon ise hatchback kardeşiyle aynı düzeneği kullanıyor: Watt’s bağlantılı. Sistem şasiye binen yükleri azalttığı ve konfor adına daha yumuşak yayların kullanılmasına izin verdiği için tercih edilmiş. Ayrıca iki farklı sürüş modu sunan Flexride sistemi de şasi üzerinde otomobilin ayarlarını değiştiriyor. Buna daha sonra sürüş kısmında değineceğim.
ST’nin şasisinde hatchback’den farklı olarak önde (1544 mm) ve arkada (1558 mm) genişletilmiş iz açıklığı olduğunu görüyoruz. Ayrıca yay ve amortisör ayarları da daha fazla yük taşımak adına hatchback versiyondan farklı. Buna karşın aks mesafesi aynı kalmış.
Opel bu otomobilde daha çok pratikliğe ve dinamik görüntüye önem vermiş. Bagaj içi kullanımları ve tek düğmede yatan FlexFold adı verilen koltuk gibi ‘kurnaz’ çözümlerden bunu anlayabiliyoruz. Ayrıca bagaj örtüsünün üzerine hafifçe vurduğunuzda , yukarı kalkıp yükleme alanı açması akıllıca. Ancak bu detayı bu şekildeyken yola çıkarsanız görüş alanınızı kısıtlyor, eski haline getirmek gerekli. Koltukları yatırdığınızda bagaj 500 litreden 1550 litreye çıkıyor. Ev taşımak için bile yeterli...
Her neyse bu kadar bilgi yeter otomobil hakkında. Biraz da sürüşe odaklanalım. Sürüş pozisyonu hiç fena değil, üstelik geniş ayar seçeneği ideal pozisyonu bulmamda yardımcı oluyor.
1.4 turbo, 140 bg’lik turbo motor canlı ve hevesli bir karaktere sahip. Güzel bir ses çıkartıyor ve performansı yeterli. Virajlarda biraz önden kayma eğiliminde olsa da gövde hareketi iyi şekilde kontrol ediliyor, konfor seviyesi de oldukça başarılı.
Sürüş modlarından Sport’a aldığınızda direksiyon oldukça sertleşiyor ve gaz pedalının tepkisi keyif verici bir şekilde artıyor. Ben bu sürüş modunun en çok gösterge tablosunu kırmızı renge çevirmesini sevdim. Normalde beyazımsı bir rengi var.
Tour moduysa pek tatmin edici değil çünkü direksiyonu pelteleştirip, gazı tepkisizleştiriyor. Öyle ki sanki motorda 20 bg güç çalmış gibi tembelleşti Astra bu modda. Az önceki gibi keskin direksiyon tepkileri, istekli yol tutuş özellikleri yok oldu bir anda. Bu yüzden pek de bu modu kullanmak istemeyebiliyorsunuz. Otomobili tepkisiz direksiyonundan dolayı virajlara sokmak için daha fazla efor sarfetmeniz gerekiyor.
Sert ve dar virajlarda önden kayma yaşıyoruz, üstelik yavaş girmeme rağmen. Gövde de biraz esniyor ama rahatsız edici değil. Ancak yol tutuşun bitmiş olduğu konusunda direksiyondan ellerime herhangi bir bilgi de gelmedi. Biraz daha detaylı olabilirdi.
Sürüşün oldukça yumuşak ve rafine olduğunu söylemem gerek. Darbeler iyi bir şekilde emiliyor, ki kullandığım rotada yol hayli bozuk bir zemine sahip. Süspansiyonların sertlik derecesi tam kıvamında. Motor sesi de olmasa oldukça rafine bir orta sınıf station Astra, hatta bir üst sınıf bile düşündüğünüz zamanlar oluyor.
Astra ailesinin ikinci üyesi olan ST risk almadan, oyunu akıllı şekilde oynuyor, ki risk almasına da gerek yok. Şimdiyse sırada kısa bir süre önce tanıtılan GTC versiyonunu denemeye geldi. Umarım ülkemizde satılır ve bizde kullanabiliriz. Göründüğü gibi bir sürüşe sahipse yaşadık demektir...