Kabin oldukça kaliteli malzemeleriyle dikkat çekiyor ve tasarımı da dediğimiz gibi olabildiğince minimalist. Kokpitteki plastikler yumuşak ancak orta konsolda yer alan ve eşya koyma gözünün her iki yanındaki plastikler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Bunlar orta konsoldan ayrı olarak tasarlanmışlar ve yekpare olmadıkları için fazlasıyla esneyip gürültü yapıyorlar. Ayrıca otomobilin arka tarafından bir yerlerden (nereden olduğunu bulamadım) bir ses geliyor, bir tıkırtı, rahatsız edici. Bunlar dışında kabin oldukça güzel, jet uçaklarının türbinlerinden esinlenmiş havalandırma ızgaraları da çok şık görünüyor. Alüminyum parçaların hissi ve görünüşleri bu sınıf için inanılmaz kaliteli, A8 modelinden alınan MMI sistemi de premium hissi artırıyor. El frenini turuncu, kapı tutacaklarının Audi’nin yarış takımının renginde olması, kişiselleştirilebilen bir otomobilde olduğunuz hatırlatıyor.
Ama bu minimalist tasarım yanıma binen arkadaşımın ‘aaa biraz fazla sade olmamış mı?’ sorusuyla farklı bir anlama bürünüyor bir anda. Belki de...
Radyonun frekansını değiştirmek üzere elimi MMI düğmesine atıyorum veee hayal kırıklığı... Frekans değiştirmek bu kadar zor olmamalı, frekansı kayıt etmek istiyorsanız dört kez düğmeye basmak zorunda kalıyorsunuz. Ancak tüm radyolarınızı kayıt ettiğinizde de bir daha bu fonksiyonla uğraşmak zorunda değilsiniz. MMI düğmesini sağ çevirdiğinizde menüdeki ikonun sola hareket etmesineyse bir türlü anlam veremedim. Sürüş pozisyonunda cam açma düğmeleri de biraz fazla geride kalıyor, sanırım bazı noktalarında ergonomi problemleri var A1’in kabininin.
Şimdi yola çıkma zamanı geldi...