Her ne kadar orijinal ‘Kaplumbağa’nın fanatiği olmasak, hatta kendisinden pek hoşlanmasak da 1998 yılında yeni Beetle çıktığında sevinmiştik. Ondan çok şeyler bekliyorduk, bir ikonun devamı olması, bir otomobil klasiğinin günümüze uyarlanmış olması hepimizi çok heyecanlandırmıştı. Ancak yeni Beetle, sadece adı ve biraz olsun tasarımıyla eskisini andıran bir otomobildi. Retroydu ama değildi, kabindeki çiçek fikri orijinaldi ama çocukçaydı ve bunların dışında diğer hiç bir özelliği efsanevi modeli andırmıyordu. Hatta tüm dünya da böyle düşünmüş olacak ki, 1 milyondan fazla satılmış olsa da yeni Beetle tarihe başarısız bir otomobil olarak işlenmişti.
Aslında VW çok yenilikçi bir düşünce ile, ortada daha yeni MINI yokken, bu sınıftaki eksiği görmüş, bunun üzerine oynamıştı. Ancak premium küçük sınıf (Beetle belki biraz kompakt sınıf olabilir) hatayı kaldıran bir yapıda değildi ve orijinal Beetle o kadar çok kişinin hayatına girmişti ki yeni modeli görenler bakışlarını hemen başka tarafa çeviriyor, onu kabullenemiyorlardı.
Bir bakıma VW elindeki efsanevi ismi yeniden hayata geçirmek gibi akıllıca bir politika izlerken, kendi yarattığı bu efsane yüzünden istediği etkiyi elde edemedi. Strateji akıllıcaydı ki bunun etkilerini 2001 yılında satışa çıkan MINI’nin elde ettiği başarından da anlayabiliriz, yanlış olan tasarım (çirkindi) ve ortaya çıkan ürünün iddialı olmamasıydı.
Ancak yeni modelde bu tip problemler görünmüyor. Artık çok daha iddialı ve gözü pek bir Beetle ile karşı karşıyayız.