Şık ve ağırbaşlı; A1’in tasarımını bu şekilde tanımlayabilirim sanırım. Retro (MINI, Fiat 500)- anti retro (Citroen DS3- Alfa Mito) savaşlarının yaşandığı bir sınıfta Audi, daha bilindik ve sakin bir tasarımla yer almayı uygun görmüş. Bu tipik bir Audi görünüşü, sadece biraz daha küçük. Tasarımın bu sakin hali aslında A1’in tüm geneline de yayılmış, otomobil MINI gibi haylaz ya da DS3 gibi sıradışı değil, olmak da istemiyor. Daha çok bu sınıfta yer almak isteyen ciddi kullanıcıları hedefliyor.
Bir MINI Cooper güzel olsa da haşarı imajı herkes için uygun olmayabilir, A1’se işte bu tarz düşünenler için yaratılmış. Nasıl söylesem, daha ‘cool’ bir otomobil A1, MINI’ye göre.
Bu otomobilin MINI’nin başarısından dolayı ortaya çıktığını söylemeliyiz. Eğer MINI geçtiğimiz on yıl boyunca bu kadar başarılı olmasaydı belki de hiçbir zaman A1 diye bir otomobil göremeyecektik. Bu anlamda A1’in varlığı için MINI’ye teşekkür edebiliriz.
İki otomobili aynı anda kullanmadık ama park ettiğimiz bir yerde tam önümüze bir Mini Cooper park ettiği için ikisinin birarada fotoğraflarını koyduk.
Geniş ızgarası, far tasarımı ilk bakışta bir Audi’yle karşı karşıya olduğunuzu gösteriyor. Ancak gövde renginden farklı alüminyum sütunları otomobile çok farklı bir hava katıyor, bu opsiyonu mutlaka seçmek gerek. Arkadaysa LED’li farlar ve kızgın bakışlarıyla oldukça saldırgan bir tutum sergiliyor.
Profilden baktığınızdaki temiz çizgilerse gözden kaçmıyor ve A1’e çok karakteristik bir görünüş kazandırıyor. Bu aynı temiz çizgiler ve minimal yaklaşım kabinde de devam ediyor.