Sportage’ın içine ilk girdiğinizde kabinin oldukça hareketli tasarımı hemen dikkatinizi çekiyor. Bu yenilikçi gövde tasarımının ardından beklediğiniz bir şey. Konsolda farklı iki kademe yaratılması ve farklı renklere yer verilmesi bunun en büyük etkenlerinden, gerçi test otomobilindeki gibi tamamen gri renkli plastikler bunun etkisini biraz azaltıyor ama sorun değil.
Konsoldaki havalandırma ızgaraların tasarımının otomobilin ön ızgarasının şeklinde yapılmış olması güzel bir detay, aynı şekilde ses sistemi kontrol butonlarının etrafındaki kırmızı aydınlatmanın hareketi de. Bunlar kabini sıradanlıktan kurtaran detaylar olarak görünüyor.
Bu tip araçlarda en sevdiğim özelliklerden biri panoromik tavandır. Çok yönlü her otomobilde olması gerektiğini düşünüyorum bu donanımın, burada da olması olumlu bir özellik. Tamamen açılıp gökyüzüyle yakın ilişkiye girmenizi sağlaması hem keyifli hem de cam yapısı nedeniyle kabinin olduğundan daha geniş görünmesini sağlıyor. Üstelik bu donanımın standart olması bir diğer güzel özelliği.
Geniş koltuklar dikkatimi çeken bir diğer nokta oluyor; çok rahat oldukları gibi sağladıkları destekler de oldukça iyi. Kumdanlarda herhangi bir ergonomik sorun görünmüyor diyecekken, yol bilgisayarı düğmelerinin direksiyonun arkasında saklandıklarını görüyorum; orada olduklarını farketmemiştim bile. Yerlerini öğredikten sonra kullanımları kolay ama sorun nerede olduklarını görmekte…
Burada işçilik ve malzeme kalitesinde sorunlar görünmüyor pek, sadece gözden ırak noktalarda maliyet kısma kaygılarının etkilerini görüyorsunuz, ki bu da kabul edilebilir seviyede. Ön tarafta istemediğiniz kadar baş mesafesi varken, diz ve omuz mesafesi de sorunsuz. Aynı durum arkada da geçerli, bunu görmek keyif verici çünkü alçalan tavan çizgisi nedeniyle baş mesafesinde sorun olabileceğini düşünmüştüm.
Tavan çizgisi, hacimi değil ama arka taraftaki görüşü biraz olsun negatif etkiliyor. Hem arka cam çok dar, hem de C sütunu kalın olduğu için buna biraz alışmak gerekiyor.