Amerikan otomobilleri tarihine baktığınızda 1964 yılının oldukça ilginç ve hareketli olduğunu göreceksiniz. Ford Mustang Nisan ayında piyasaya çıkarken, aynı sınıfta Plymouth Barracuda Mart ayında satışa sunulmuş, böylece Pony Car kavramı doğmuş, ortalık karışmıştı.
Ne var ki birkaç ay öncesinde, 1963 yılının Ekim ayında, yani 64 model yılında ‘Muscle Car’ tanımı bir otomobil sayesinde ağızlarda dolaşmaya başladı: Pontiac Tempest GTO bu otomobildi. Tempest GTO olarak adlandırılmasının nedeni aslında GTO’nun, kendi başına bir model olmamasıydı. Tarih Ocak 1963’ü gösterdiğinde GM yönetimi, Chevrolet ve Pontiac markalarının artık motor sporu faaliyetlerinde yer almayacaklarını duyurdu. Daha da kötüsü bunu destekleyen modellerde üretilmeyecekti ve hiçbir orta sınıf Pontiac modeli 300 cid’den büyük bir motorlar donatılamayacaktı. Tabii opsiyon olmadığı sürece...
Bu son cümle GTO’nun ortaya çıkışının kilit noktası oldu. Marka imajını kurtarmak için birşeyler yapılması gerekiyordu ve Pontiac baş mühendisi John DeLorean, motor uzmanı Russell Gee ve şasi mühendisi Bill Collins yeni geliştirdikleri ‘hafif gövde- güçlü motor’ kombinasyonunu, bu şartlarda piyasaya çıkarmak için en uygun yolun 295 dolarlık bir opsiyon karşılığında satılmasını uygun gördüler. Tabii Pontiac Genel Müdürü Elliot ‘Pete’ Estes olmasaydı, tutucu GM yönetimi GTO’yu kabul etmezdi.
Böylece Tempest GTO, Ekim 1963’de Pontiac bayilerindeki yerini aldı ve opsiyon olmasına rağmen inanılmaz satış rakamlarına ulaştı: 1964 yılı sonunda bu opsiyon olarak satılan otomobil 32.450 adet satışa ulaşmıştı. GTO, 389 cid motorla (2 barel ve 3x2 barel Tri Power opsiyonlarıyla) satışa sunulmuş, performanslı otomobil kavramına aç olan Amerikan halkı bu kombinasyona bayılmıştı.
1965’te küçük bir makyajdan geçen otomobilde parçalı ızgara korunmuş ancak çift far tasarımı artık üst üste konumlandırılmıştı. Bundan sonra GTO modeli çift sayılı model (1966- 1968- 1970) yıllarında görsel olarak değişecek, tek sayılı model yıllarındaysa mekanik güncellemelere tabi tutulacaktı ve bu yaklaşım bir gelenek olarak GTO modeliyle özdeşleşecekti. 1965’de üretim rakamları 42.902 adet daha arttı ve toplamda 75.352’ye çıktı.
GTO giderek daha da popüler hale geliyordu ve 1966, otomobili en çok sattığı model yılı olmuştu. Üstelik bu başarı, GTO’nun artık Tempest’in bir opsiyonu değil, kendi başına bir model olarak satılmaya başlandığı yılda gerçekleşti.
1966 model yılı için GTO’yu (çift basamaklı model yıl olduğundan dolayı) görsel değişiklikler bekliyordu. Dış tasarımda en büyük değişiklikler çift parçalı ön ızgaranın ortasında yer alan Pontiac ambleminin artık motor kaputu üzerine taşınması, ızgaranın plastikten üretilmiş olması, yeni arka farlar, tavan çizgisi ve logoların pozisyonlarının değiştirilmesi gibi detayları içeriyordu. Ayrıca kabin tamamen elden geçirilmiş, orta konsol daha geniş hale getirilmiş, gösterge paneli büyümüş, kumanda düğmelerinin yerleri değiştirilmiş, koltuk tasarımları yeniden ele alınmış, renk kombinasyonlarına farklı alternatifler getirilmişti.
Görsel olarak değişiklikler olsa da 66, mekanik olarak 65’in tamamen aynısıydı. ‘Tri Power’ motorda yeni silindir kafası kullanıldı ve ortadaki karbüratör büyüyerek, diğerleriyle aynı genişliğe ulaştı. Şubat ayındaysa 389 cid motora Ram Air sistemi eklenerek XS isimli bir donanım oluşturuldu. Bu opsiyonda motorda yeni egzantrik mili ve daha güçlü supap yayları gibi detaylara yer verilmişti.
Giderek hızlı ve lüks bir hale gelen GTO, 1966 yılında 96.946 adet üretildi. Bunların 73.785’i hardtop, 12.798’i convertible ve 10.363 tanesi direkli coupe’ydi. Bu otomobillerin sadece 19.045 tanesi Tri Power motorluydu.
Başka bir deyişle buradaki otomobilden sadece 19.045 adet üretilmiş. Uzunca bir tarihçeden sonra sıra bu otomobil ikonunun direksiyonuna geçmeye geldi...