Sürüş
Sürüşe başlamadan önce kendime uygun ayarları yapmayı uygun görüyorum: Şanzıman manuel modunda, amortisörler Sport+’da, ESP Sport modu açık. Bunları seçtikten sonra AMG düğmesiyle hafızaya alıyorum ve piste çıkmaya hazırım artık.
İlk olarak otomobile biraz alışmaya çalışıyorum çünkü CLS gerçekten büyük ve ağır bir otomobil ve bunu bazı zamanlarda gösteriyor.
Direksiyonun ağırlığının değişmesine alışmak gerekiyor, ilk çeyrek turda makul bir ağırlığı varken, daha çok çevirdiğinizde rahatsız edici seviyede ağırlaşıyor. Bu, biraz suni ve kollarınızı ağrıtan bir ağırlık. Ayrıca otomobile verdiğiniz girdilerin de değişmesine neden oluyor. Daha fazla güç, daha çok çevirme gibi dezavantajlar getiriyor beraberinde. Buna rağmen günün ilerleyen saatlerinde alışıyorum bu duruma. Buna rağmen sistem 14:1 oranıyla oldukça hızlı (diğer CLS’lerde yüzde 22 daha direkt) ve basın kitinde yazan değerler, elektrikli sistemin 0.3 lt/100 km yakıt ve 7 g/km emisyon değerine katkıda bulunduğu şeklinde.
İlk viraja girdiğimde koltuklarda yer alan elektrikli destekler ne kadar işe yaradığını gösteriyor. Üzerinize binen G kuvvetine göre artan şekilde destek veren bu sistemi ilk başta yadırgasanız da daha sonra bu kadar işe yarıyor olması şaşırtıyor. Üstelik hem sürücü hem de yolcu koltuğunda olması da bir diğer artısı.
Sol aşağı doğru dönen birinci virajdan çıkarken erken gaz vererek dört çeker sisteminin ne kadar etkili çalıştığını gözlemlemek istiyorum. CLS buna gayet olumlu bir tepki vererek gücü dağıtıyor ve 800 Nm’lik muazzam torka rağmen hiçbir lastik boşa dönmeden, çekiş kaybı olmadan viraj dışına doğru yönleniyorum. Bu esnada hızınız artarken ve ikinci viraj gibi bitmek bilmeyen bir yayı geride bırakırken CLS hafif bir önden kayma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Direksiyonun artan ağırlığıyla birlikte otomobilin kontrolü biraz zorlaşıyor bu gibi durumlarda, bunun için gazı sabit bırakmalı, ön lastiklerin tutuşunu artırmalısınız. Gazı sabit tuttuğunuzda CLS bir anda evcil bir otomobile dönüşüyor ve gitmek istediğiniz yöne doğru yönleniyor.
Otomobilin frenleri gerçekten çok etkili çalışıyor. Kullandığımız modelde seramik fren (402 mm!) sistemi bulunmasa da 360 mm’lik 6 pistonlu kaliperler de oldukça iyi bir iş çıkartıyor. Üstelik kolay kolay gecikme yaşatmıyorlar ve pedal hissi gerçekten çok hassas. 2 tona yaklaşan ağırlığı nedeniyle arka düzlüğün sonunda ulaştığı 245 km/s’lik hızına baktığınızda frenlere gerçekten çok iş düşüyor ve CLS bu konuda sürücüsüne çok güven veriyor.
Her ne kadar CLS kullanırken çevik bir otomobil gibi hissettirse de ondan inip A45 gibi çok daha hafif bir otomobile bindiğinizde gerçek çevikliğin ne demek olduğunu anlıyorsunuz. İki otomobil arasındaki fark balıkçı teknesiyle transatlantik gibi. A45’ten sonra CLS büyük bir zırhlı gibi, yön değiştirmek istemeyen, bolca önden kayan bir makine gibi görünmeye başlıyor. Ancak bu his otomobilin içinde geçirdiğiniz vakit arttıkça kayboluyor.
Şanzıman vites büyütürken etkili olsa da manuel moddaki kullanımlarda vites düşürürken istediğiniz anda düşürmeyip gecikmesi hem sürüş keyfinizi hem de hızınızı olumsuz etkiliyor. Vites kulakçıklarına bastığınızda sinir bozucu bir ‘bip’ sesi ‘bu devirde vites düşüremezsin, biraz bekle’ komutunu veriyor. Bu nedenle otomobili daha çok Sport+ modunda kullanmayı tercih ediyorum, halbuki manuel daha hızlı geçişlere sahipti.
Etkili çalışan dört çeker sistemi otomobilin hantal hissettirmesinin en büyük nedenlerinden biri. Evet çekiş ve yol tutuş olarak büyük artıları var sistemin ama gazla ayarlanabilirlik, viraj için hassasiyet ve dinamik özelliklerin sürüş üzerindeki etkileri gibi konular dört çeker nedeniyle fazla yalıtılmış hale geliyor. Zaten bu durum CLS’nin en büyük handikaplarından biri; sürücüsünü olup bitenden soyutluyor, neler olup bittiğini anlamamanıza neden oluyor. İnsan 585 bg gücündeki bir otomobili kullanırken biraz zorlanmak, erken gaz verdiğinde aracın arkasının kaymasını istiyor, hızınız yüksek geldiğinde ayağınızı gazdan çektiğinizde değişen ağırlığın yol tutuş olarak geri gelmesini bekliyor. Bu tip özellikleri hissedemediğiniz için büyük bir keyif almıyorsunuz otomobili kullanırken. Yapmanız gereken sadece gaz vermek ve direksiyonu çevirmek oluyor, geri kalanını CLS sizin için hallediyor.
Sekizinci viraja tam gaz yaklaşırken göstergede 170 km/s ibaresi gözüme takılıyor. Bu dört apeksli virajın birinci apeksini lift off ile geride bırakmayı düşünürken, hızımın yüksekliği nedeniyle CLS’nin burnu virajın dışına doğru yönleniyor. Bunun üzerine direksiyon açısını artırıyorum ve ilk defa otomobilin arkasının kaydığını hissediyorum. Küçük, yaklaşık 4- 5 derecelik bir kontra çizgime geri dönmemi sağlarken, böylesine heyecan verici bir hareketin bile gayet soğuk ve duygusuz bir şekilde geride bırakmanın şaşkınlığı içindeyim. Öyle görünüyor ki CLS 63 S-AMG’nin cool duruşunu bozmak pek de mümkün değil.
Bu hareket sayesinde ideal çizgiye geri dönen otomobil ışık hızıyla virajın son apeksine yönelirken, çıkışta sağ lastiklerim kerblerin biraz dışına taşıyor ama bu bile CLS’nin kararlı duruşunu etkilemiyor. Sanki lastikler farklı bir zemine çıkmadı, sanki orada daha önce hiçbir otomobille yan gitmedim! Ben mi yanılıyorum yoksa CLS mi ultra kabiliyetli? Sanırım B şıkkı, doğru olan cevap.
Pistin en hızlı ve lastiklere en çok yük bindiren virajı olan onbirinci viraja tam gaz girdiğimde hız göstergesinde okunan değer 225 km/s oluyor. Bu viraja girerken daha önceki otomobiller gibi geç bir apeks değil daha erken bir çizgi tercihim oluyor çünkü CLS az önce de söylediğim gibi hızlı virajlarda önden kaymayı seviyor. Böylesine yüksek hızlarda CLS’nin gövdesi beklediğiniz gibi çok yatmıyor, olabildiğince düz bir şekilde fiziksel güçlere karşılık veriyor ve lastiklerin tutunabildiği kadarıyla virajın dışına doğru yönleniyorum. Burada ilginç olan bir nokta var: Bu viraja CLS’nin ulaşabildiği maksimum hızla giriyorum ama bununla bile kolaylıkla baş edebiliyor. Sanki biraz daha hızlanabilse şasisi bununla da başa çıkabilir gibi hissettiriyor.
Bir otomobil motoru değil de daha çok uçak motoruna benzer sesler çıkartan çift turbolu V8’i sonuna kadar zorlarken ve o muhteşem titreşimleri iliklerimde hissederken onikinci viraj için frenaja girmeye hazırlanıyorum. Hızım 245 km/s’ya ulaştı bile ama sert ve etkili bir frenle saniyeler içinde bunu 80 km/s’ye indirip, önden kaymaya karşı koyarak son iki virajı da dönüyorum ve tekrar start finiş düzlüğündeyim. Çok hassas olmasa da otomobilin hızı hakkında bir fikir verebilecek kadar net bir derece alabildim: CLS’nin tur derecesi ölçen sistemi 2:23.89 değerini gösteriyor. Bu, 3 gün boyunca korumam gereken, sadece bir virajda tam anlamıyla sert fren yaptığım ve 2 tona yaklaşan ağırlıktaki bir otomobil için hiç de fena bir değer değil gerçekten.
“Büyük gövdesi ve yüksek ağırlığı kendisini pistte evindeymiş gibi hissettirmemesine neden olsa da size hiçbir zaman ‘neden beni pistte kullanıyorsun?’ gibi eleştirel sorularla yaklaşmıyor, elinden geldiğince uzlaşmacı bir tavır sergiliyor”