İlk defa vites atarken, vites geçişlerinin ne kadar sert olduğunu görünce şaşırıyorum. Bu ilginç, fazlasıyla fiziksel güç gerektiriyor, öyle ki çok kolay şekilde vites kaçırabiliyorsunuz. Bu sınıf bir otomobil için gereğinden fazla sert…
Biraz yol almaya başladığımda Giulietta’nın göründüğü gibi keyifli bir otomobil olduğunu anlıyorum. Direksiyon hissi beklediğiniz gibi çabuk ve geri dönüş tepkileri tatmin edici. Direksiyon turunun tüm Alfa’lardaki gibi kısa turlu olması bu 120 bg’lik versiyonda bile kendinizi spor otomobil kullanıyor gibi hissetmenizi sağlıyor. Bu küçük gibi görünse de çok önemli bir detay ve belki de Giulietta’yı rakiplerinden ayıran en büyük özellik. Standart bir Golf’te asla böyle bir direksiyon bulamazsınız.
Direksiyon demişken simidin kalınlığının çok keyif verici olduğunu söylemek gerekli. Ayrıca bu tepkileri DNA sisteminin seçeneklerine göre değişiyor ve çift pinyon sistemi de direksiyon en büyük özelliği. Alfa’nın açıklamalarına göre çift pinyon sistemi yakıt tüketimini yüzde 3 oranında düşürüyor.
Şimdilik Giulietta’nın en güçsüz versiyonunu kullandık: 1.4 litrelik turbo motor 120 bg güç üretiyor ve maksimum torku da sadece 1750 d/d’da 206 Nm. Böyle olunca alt devirlerde de canlı bir motor kulanıyorsunuz ancak bu versiyon bazı zamanlarda güçsüz hissettirebiliyor, ilk hızlanma da değil ama ara hızlanmalarda. Yine de belli bir tempo tutturduğunuzda keyif almanız mümkün.
Alfa, Giulietta’da tamamen yeni bir platform kullanıyor, arkada tamamen bağımsız sistemden oluşan bu yerleşimde önce MacPherson’lara yer verilmiş. Bu süspansiyon sistemiyle Giulietta konforlu olduğu kadar muhteşem yol da tutan bir otomobil olarak öne çıkıyor.
Amortisörler ilginç bir şekilde çok sert olmamalarına rağmen otomobil çok iyi bir gövde dengesi sunuyor ve yol tutuş beklentilerin çok üzerinde. Özellikle ön taraf çok stabil, önden kayma diye bir şey söz konusu değil ve bu biraz daha oynak arka tarafla çok keyifli sürüşler ortaya koyuyor. Ani dönüşlerde de gövde burulmuyor ve ne kadar çevik olduğunu gösteriyor.
DNA sistemini keyfinize göre üç şekilde ayarlayabiliyorsunuz: Dynamic, Normal, All Weather. Bu düğmeyle gaz tepkisini, direksiyonun ağırlığını ve VDC’nin (Vehicle Dynamic Control) otomobili kaydırma derecesini değiştirebiliyorsunuz. Tahmin edeceğiniz gibi Dynamic en tatmin edici olanı ve gaz fazlasıyla tepkili bir hal alıyor. Bu modda otomobili kullanırken gazla daha rahat oynayabiliyor, ağırlığı istediğiniz gibi yönlendirebiliyorsunuz. Dynamic modunda fren pedalındaki basıncı önceden artıran Pre Fill denilen bir özellik bulunuyor. Bu sistem frene basacağınız anı önceden kestirip pedaldaki basıncı artırdığı gibi pedalın hareket alanını da kısıtlayıp, minimum mesafede maksimum güç vermenizi sağlıyor.
Normal ise daha standart bir ayar ve genelde şehir içinde bu şekilde kullanıyorsunuz Giuliatta’yı. Direksiyon daha hafifliyor, gaz daha pamuksu bir hal alıyor.
ALL Weather moduysa çok net bir seçenek değil, Normal seçeneğine göre bariz bir değişim yaşanmıyor ve şartlar ne olursa olsun bunu kullanmak gibi bir düşünceniz olmuyor. Sadece VDC daha fazla ipleri eline alıyor.
Bu tip değişken sürüş karakteri ve tepkili şasisiyle Giulietta herhalde uzun zamandır göründüğü gibi iyi bir sürüş sunan ilk Alfa modelidir diye düşünüyorum. Rakiplerinin işinin bir hayli zor olduğunu söylemek gerek.
Ancak bu kadar keyifli sürüş özellikleri ne yazık ki kabine fazlasıyla sızan yol ve rüzgar gürültüsü nedeniyle sekteye uğruyor. Özellikle rüzgar sesi yüksek hızlarda ciddi anlamda rahatsız edici oluyor. Alman’lar bu duruma avuçlarını ovuşturarak bakacaklardır.