Otomobilin kapısını açıp içine oturduğumuzda sıcak bir ortamla karşılaşıyoruz. Turuncu ayrıntılar, güzel bir direksiyon ve iyi konumlandırılmış bir bilgi ekranı bizi karşılıyor.
Bu sınıfta çözünürlüğü bu kadar yüksek bir ekranla daha önce karşılaşmamıştım, başlıyorum kurcalamaya. Geri görüş kamerasının çözünürlüğü hayli iyi, bakalım başka neler varmış diyerek cep telefonumu hemen bluetooth ile eşleştiriyorum; ilk test burada başlamış oluyor. Oldukça hızlı bir eşleşmeden sonra telefon rehberimi de aktarıyorum, iki üç tane müzik dinliyorum, her şey olabildiğince hızlı ve düzgün çalışıyor.
Eşya gözlerine bakmaya başlıyorum, sonra görüş açıları, sürüş pozisyonu, vites konumu... Yeni C1 baktığım her ayrıntıdan başarıyla ayrılmayı başarıyor. Diz ve baş mesafesi sınıfındaki rakiplerinden fazla ama omuz mesafesi üç yetişkin için yeterli değil. Tabii arkaya üç kişi ne kadar oturuyorsunuz o da ayrı bir soru işareti. 196 litrelik bagaj elbette çok geniş değil ama oldukça kullanışlı yapısıyla dikkat çekiyor, kabindeki eşya koyma alanlarının çokluğu bu tarzdaki bir şehir otomobili için son derece gerekli.
Yola çıkıyoruz, hemen bir ayrıntı göze çarpıyor: Kabinde dışarıdan gelen çok ses var! Sonradan bunun Airscape tavandan olabileceği geliyor aklıma. Evet kullanılan tenteden oldukça ses geliyor ama bu çokta büyük bir sorun değil. Malzeme kalitesi segmentine göre oldukça iyi zaten, çevredeki sesleri biraz duymak çok da sorun olmamalı. Tavanı açtığımızda sanki cabrio bir otomobil kullanıyor hissine kapılıyorsunuz, çok güzel düşünülmüş bir detay olmuş.
Bulunduğu segmentinde düşünecek olursak daha iyi bir kabin düşünülemez diyebiliriz.