Kabine girdiğiniz anda ilk dikkat çeken nokta koltuklar ve kabinin renkleri oluyor. Renk anlamında, kahverengi gövdeyle muhteşem bir şekilde uyumlu açık kahve deri koltuklar ve koyu renkli kokpit çok kaliteli görünüyor. Koltuklarsa otomobil koltuğundansa pahalı berjerleri andırıyorlar.
Panoromik ön cam kabini domine eden bir unsur ve büyük bir ferahlık katıyor. Üzerinde DS logosu bulunan geniş direksiyon, alüminyum alt kısmıyla klas görüntüyü destekliyor.
Kokpit genel olarak bol düğmeli bir yapıda ama kullanımı zor değil. Sadece koltuk hafızası ve ısıtması kör noktada kaldıkları için ergonomik olarak zor kullanıma sahip. benzer bir durum stop- start sistemi butonu ve ESP düğmesi de için geçerli, direksiyonun sol alt tarafında kaldıkları için görünmüyorlar ve kullanımları dikkat dağıtıyor.
İşçilik kalitesi standart C4’e göre hayli iyi hissettiriyor. Malzemelerin dokuları, renkleri ve kontrollerin hissi sanki başka bir sınıf kullanıyor izlenimi uyandırıyor. Sanırız Citroen’in de vermek istediği biraz olsun bu. Kabinin gözden ırak noktalarında maliyet kaygılarını hissediyorsunuz ama genel yapının içerisinde bu yok oluyor. Unutmadan ses sisteminin Denon imzalı olduğunu ve muhteşem bir ses kalitesine sahip olduğunu belirtelim.
Gösterge renklerinin keyfinize göre değişiyor olması keyifli bir detay. Ön taraf hacim olarak gayet yeterli, özellikle görüş önde çok iyi. Baş mesafesi asla bir sorun değil ve yüksek oturma pozisyonu (C4’ten 15 mm daha yüksek) bir SUV kullanıyormuşsunuz gibi hissettiriyor.
Ne var ki işler arkada biraz karmaşık bir hal alıyor. Tavan çizgisi hacmi daraltıyor, koyu camlar klostrofobik bir ortam oluşmasına neden oluyor ve camların açılmaması da bunu destekliyor. Arka kapı dar olduğu için iniş- biniş zor ve diz mesafesi bir C4’e göre dar. Bunlar crossover ile hatchback sınıfını kombine eden bir otomobil için pek de olumlu şeyler değil.
Sonuç olarak DS4’ün kabini kendinden beklendiği gibi klas ve kaliteli yapısıyla dikkat çekiyor. Tasarım uğruna feda edilen eksikleri yok değil ama bu sıradışı olmanın bir getirisi. Yoksa götürüsü mü?