Günümüzde iki türlü evlilik var: Biri aşk evliliği, diğeri ise mantık. Ben mantık evliliğini, paraya olan aşk olarak da nitelendiriyorum. Aslında otomobilde de bu seçim geçerli, bir otomobili ya çok severek alırsınız ya da ona ihtiyacınız olduğu için. Tamam, çok da üzerinize gelmek istemiyorum, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı gibi detaylar seçimlerimizi etkiliyor. Ama standartlaşan bu dünyada salt mantık da çok etkileyici olamıyor.
Bunu fark eden otomobil üreticileri, zaman zaman işe biraz duygu ve heyecan katmaya çalışıyorlar. Tabii bu zor ve sancılı bir süreç. Konuğumuz olan Renault buna somut bir örnek. O yıllarca, ‘Reno’ oldu. Oto pazarlarında insanların otomobilin arkasında büyük harflerle ‘Renault’ yazmasına rağmen ısrarla otomobilin ön camına ‘Satılık Reno’ yazdılar. Belki bunun sebebi okur-yazar oranımızın düşüklüğündedir fakat Renault yıllar içinde bizden biri oldu. ‘Reno’, ‘Toros’ bilinçaltımıza görüntüleri ve mütevazılıklarıyla öylesine işlediler ki gelin şimdi Renault’un iddialı ve güzel bir otomobil yapabileceğine kendinizi inandırın.
Renault zaman içerisinde çok güzel eserler verdi fakat bunların çoğu yollarımızda göremediğimiz veya çok nadir rastlayabildiğimiz otomobiller. Bir Renault 5 Turbo, Clio V6 veya Spider’a kim hayır diyebilir? Daha fazla ağzımızın sularının akmasına neden olmadan Megane’a geri dönelim.
Megane ismine ilk olarak 1995 yılında rastlıyoruz. Sadeliğin ön planda olduğu bu otomobil, 1999 yılında makyajlandıktan sonra 2002 yılında yerini devam modeli radikal Megane 2’ye bıraktı. Kahramanımız, güzel Megane 3 ise Megane 2’nin 2006 yılında geçirdiği ufak makyajın ardından, 2008 yılında aramıza katıldı.
Reklamlarında güzelliğin, beğenmenin ön plana çıkarıldığı Megane 3, marka hakkındaki klişeleri kırmak istiyor. Bunu bir yere kadar yaptığını söyleyebiliriz ama bazı kötü süprizleri de yok değil...