Trafikte bolca vakit geçirdiğinizde kabini inceleyecek fırsatınız oluyor. Burası modern bir kabin, gerek tasarım gerekse yerleşim anlamında. Yol bilgisayarı kontrolleri ve arayüzü Opel modellerinden de tanıyoruz. Dolayısıyla kullanımlarına alşinayız, ancak Amerikan otomobillerinin en hoşlanmadığım özelliği Cruze’da da var: O yeşil renkli dijital ekranlar. Bunlar bana 80’li yılların kasvetli zamanlarını hatırlatıyor o yüzden hiç mi hiç sevmiyorum...
Ön tarafta gayet yeterli hacim var ancak otomobile iniş-biniş esnasında her zaman olmasa da bazen başımı A sütununa çarptığımı söylemeliyim. Bunun nedeni Chevrolet’nin ‘dört kapılı coupe’ olarak adlandırdığı genel tasarım anlayışı olabilir: Alçalan tavan, geniş kapılar, yatık sütunlar coupe görüntüsünü oluşturan unsurlar.
Arka tarafta bunun yansımasını yetersiz kalabilen baş mesafesinde görüyoruz. Bunun sorumlusu da tavan çizgisi.
Chevrolet simetrik kabin tasarımını 1953 model Corvette’ten esinlenildiğini söylüyor ama şu anda önümde bir adet 1/18 ’54 Corvette (ikisi aynıdır) modeli duruyor ve açıkçası pek de birbirine benzer özellikler görmüyorum burada. Bilemedim...
Cruze’un kabininin en güzel özelliği birçok eşya koyma gözüne sahip olması. Bu anlamda geniş aileleri mutlu edecek bir yapıya sahip. Kapı içlerindeki cepler oldukça geniş, dirseklikteki göz de aynı şekilde, bagaj da yeterli genişlikte (450 litre). Daha fazlasına ihtiyaç olur mu bilmem. Sınıfının en genşi olmasa da her ihtiyacı karşılar nitelikte.