Picanto’nun kabininde alışılmadık unsurlarla karşılaşıyorsunuz: Direksiyonun alt kısmının kolsuz olması ve çok hoş bir hareketle kabinin tüm havasını değiştiren alüminyum çıta gibi. Bunlar kabinin sıradan görünmesini engelleyen önemli faktörler.
Direksiyonun görüntüsüne alışmak zaman alıyor ve kalın direksiyonu her çevirdiğinizde buranın neden boş bırakıldığını düşünüyorsunuz. Ama bu kısmın tasarımının ön ızgaradan esinlendiğini gördüğünüzde bu da bir anlam kazanmaya başlıyor.
Malzemelerin kalitesi sınıfının en iyisi olmasa da yeteri kadar iyi. Kontrollerin hissi de aynı şekilde. Ergonomik olarak da göze çarpan sorunlar yok. Ses sistemi ve havalandırma kontrolleri alüminyum kısım içerisine yerleştirilmiş ve orta kısımdan ayrılmış. Tabii yer yer maliyetten kaçınıldığını fark ediyorsunuz ama bu çok da rahatsız etmiyor.
Kabin, boyutlara göre fazlasıyla geniş. Arka koltuklara iniş- biniş rakipleri Peugeot 107, Citroen C1’e göre daha kolay çünkü kapı daha geniş açılıyor. Ön taraftaki görüş çok iyi, otomobilin tamamına hakim oluyorsunuz ve dış boyutların nerede bittiğini kestirmek oldukça kolay. Bu Picanto’nun kullanımını kolaylaştırdığı gibi şehir içindeki hareket kabiliyetini de artıran önemli bir kriter.
Kısacası Picanto’nun kabini beklentileri karşılıyor; yeterince geniş, olabildiğince kaliteli, iyi görüş açısı sunuyor ve kolay kullanımlı. Bir şehir otomobilinden daha fazlasını beklemek haksızlık olacaktır.