Burada da işler yine alıştığımız gibi; dik A sütunları ön camın Beetle gibi görünüp, hissettirmesine yarıyor ve otomobilin retro havasını artırıyor. Kısa silecekler de aynı şekilde.
Önde yeterli alan mevcut ama arkada sıkıntı var biraz; hem diz hem de baş mesafesi sadece çocuklar için yeterli kullanım alanı sunuyor. Zaten Mini kullanıcıları daha çok genç, kullanıcılar ya da çiftler; evli ve çocuklu aileler Mini müşterilerinin hedef portföyü değil. Tabii Countryman o tip müşteriler için çıktı ama o apayrı bir konu.
Her neyse, direksiyon ve sürücü koltuğu ideal sürüş pozisyonu için oldukça geniş ayarlar sunuyor, ki sürüş özellikleriyle öne çıkan bir otomobil için bu çok iyi.
Direksiyonun tepkileri o kadar iyi ki şaşırıp kalıyorsunuz. Belki de Mini’nin o efsanevi go-kart tarzındaki sürüşünde en büyük rolü direksiyonu oynuyordur. Sadece direksiyonu çeviriyorsunuz ve otomobil anında o noktaya doğru yönleniyor. Bu kadar basit ve net. Diğer otomobillerdeki gibi direksiyonun mesajları iletmesini beklemiyorsunuz.
Orta konsoldaki tencere kapağı büyüklüğündeki hız göstergesi bir çok kişi tarafından eleştirilere maruz kalacaktır. Evet, bence de gereğinden fazla büyük ve direksiyonun hemen arkasındaki dijital hız göstergesinin olmasıyla da anlamını biraz olsun yitiriyor. Yine de hem retro görünüm ve hem de yolcuları işin içine katmak için güzel bir detay olduğunu söylemek gerek. Alt tarafında BMW’den alınan ses sistemi düğmelerinin kullanımı hoş.
Kabinin en güzel özelliğiyse kuşkusuz, ambiyans aydınlatması adı verilen ve renkleri değiştirilebilen ışıklar. Böylece sürekli aynı ruh halinde olmayabiliyorsunuz geceleri; Mini’nin bu değişken ruh halinize ayak uydurmaya çalışmasıysa çok keyifli bir detay.