Bu ultra karizmatik makinenin, bırakın kullanmayı, içine bile oturmak çok ama çok özel hissettiriyor inanın.
Bunun nedeni tavanın üzerine doğru taşan kapılar, bagaj kapağından yoksun arka tasarım gibi ilginç detaylarla donatılmış bir otomobil olması. Bu tip özellikleriyle C2 Corvette, Amerikan severler için çok farklı bir noktadadır.
Küçük anahtarı yuvasına sokuyorum, vitesi boşa alıyorum ve anahtarı döndürmemle V8 gürlemeye başlıyor. Yüzümde bir gülümseme. Ses ilginç, kabine çok yansımıyor. Gaz pedalına basınca asıl tınısını vermeye başlıyor. Rölantide oldukça sessiz, düzenli ve sağlıklı çalışıyor.
Kullanacağımız örnek tam anlamıyla mükemmel durumda. 327 cid. küçük blok V8 motorun 350 bg gücündeki versiyonuna sahip ve 4 ileri manuel şanzıman barındırıyor içerisinde. Daha önceki Amerikan deneyimlerimin hepsi otomatik olduğu için açıkçası biraz tedirginim çünkü Amerikan’ların çok ağır debriyajlara sahip olduğunu duymuş, duymaktan çok görmüştüm.
Ancak bu endişem pedala basmamla sona eriyor çünkü debriyajın ağırlığı standart bir otomobilden çok da farklı değil. Vitesi bire takıyo... takıyo... takamıyorum... Nedenini küçük bir denemeden sonra anlıyorum: Birinci vitese geçirmek için bildiğiniz ‘vites kolunu sola çek, ileri it’ hareketini yapmıyorsunuz çünkü vites kolunun üzerindeki mandalı çekip bu hareketi yapınca geri vitese geçiyorsunuz. Birinci vitese geçmek içinse vites kolu boştayken sadece ileri itiyorsunuz veee işte bu kadar!
Vites geçişleri biraz zor. Ferrari’deki gibi fiziksel değil, sadece debriyaja bakarak kolay geçeceğini düşündüğünüzde biraz zorlanabilirsiniz. Hızlı vites geçirmek epey zor bir uğraş.
Direksiyon inanılmaz hafif, hidrolik destek o yıllarda opsiyon olarak alınabilen bir donanımmış ve bunu satın aldığınızda direksiyon oranı 19.6:1’den 17.1:1’e, tur sayısı da 3.4’ten 2.9’a iniyormuş. Bunun yararını görüyorsunuz, tur sayısının az olması bu büyük otomobili kullanmayı kolaylaştıran bir faktör. Tabii tepki anlamında günümüz otomobilleriyle kıyaslanamaz ama daha önceki klasiklerimiz olan Challenger’dan daha iyi, Mustang’e de yakın bir durumda. Zaman zaman Mustang’den bile iyi hissettirdi diyebilirim. Sadece yol üzerindeki bozuk zeminlerden geçtiğinde gövde sallandığı için direksiyonla küçük hareketler yapmak zorunda kalıyorsunuz hepsi bu.
Söz Mustang’den açılmışken; Corvette, Ford’a göre çok daha konforlu ve rahat bir otomobil ama ilginç bir şekilda daha hafif olmasına rağmen Vette’de Stang’in çevikliğinden eser yok. Kabin daha geniş, süspansiyonlar daha yumuşak ve Duntov’un tasarladığı bağımsız arka süspansiyon sistemi nedeniyle sürüş daha akıcı. Sabit aksa göre daha hafif olan bu sistem, ağırlığın azaltılmasında büyük rol oynamış, Corvette’in zamanındaki otomobillere göre çok daha iyi yol tutmasını sağlamış. Çukurlar, tümsekler ve zemin bozuklukları Corvette’i hiç mi hiç etkilemiyor, yumuşak ayarlarıyla bunların üzerinden akarcasına geçiyor Vette.
Yumuşak olduğu için gövdesinin hareketi oldukça fazla ve önden kaymayı seven bir yapıda. Dört lastikte disk fren olsa da fren dozajını doğru şekilde yapmak zor. Gaz pedalı her zamanki gibi upuzun bir harekete sahip ama tepkisi şaşırtıcı derecede iyi ve biraz sert, ayağınız gazla biraz fazla temas ederse, ince arka lastiklerin hemen boşa dönmesi an meselesi. Tüm bunlara rağmen manuel şanzımanı ve üretildiği yıla göre ultra rafine olan sürüş karakteri nedeniyle çok çok keyifli bir deneyim sunuyor.
327 cid (5.4 lt), V8 motora alt devirlerde çok yumuşak karakterli ve asıl potansiyelini üst devirlerde gösteriyor. Mach1’deki gibi ölümcül bir hızlanma yok ama 400 metreyi 14 saniyede geçebilen bir potansiyel hiç de fena değil.
Sting Ray’in asıl ilginç yönü kullanımı zor bir otomobil olması. Bunun nedenini tam olarak çözemedim, belki az bulunduğu için tedirgin etmesinden, belki manuel şanzımanlı olmasından, belki de gerçek anlamda hiçbir şey göremediğiniz C sütunu (aslında C sütunu yok) ve sağ aynasının eksikliğinden dolayı böyle hissettiriyordur. Ne olursa olsun, yol üzerinde konumlandırması zor, kullanımı Mustang ve Challanger’a göre çok daha stresli bir otomobil.
Bir diğer enterasan özelliği de bagaj kapağının yokluğu yüzünden (tasarımdan feragat etmemişler) eşyalarınızı arka koltukların arkasına atarak bagaj bölmesine koyuyor olmanız. GM arka tarafla fazlasıyla uğraşmış; normalde arkada koltuk görünmüyor, sadece sırtınızı dayayacağınız küçük destekler var ama tabandan açılan bir kapak, burada ayak koyacağınız yerlerin oluşmasını sağlıyor ve bu şekilde pek de rahat olmayacak biçimde oturabiliyorsunuz. Arka cam alçak olduğu için başınızı cama çarpma ihtimaliniz yüksek. Kabin bir önceki nesildeki gibi simetrik tasarıma sahip ve birçok krom düğme göze çarpıyor. Üç kollu ahşap direksiyon büyük ve heybetli görünüyor. Orta konsoldaki saat ve etrafındaki dört kontrol düğmesinin görüntüsü çok karizmatik. Burada ses sistemi ve havalandırmaları kontrol edebiliyorsunuz.
Dedim ya çok orijinal ve özel bir otomobil diye, bunu her yerinde hissettiriyor Sting Ray. Bu otomobil sanki moralinizi düzeltmek için yapılmış gibi. Sürücüsünü saran kabini, oyunu kendi kurallarına göre oynayan yapısı ve yılının çok ötesindeki özellikleriyle çok sıradışı bir karakter. Onun içinde kendinizi kötü hissetme şansınız yok...
Corvette, hiçbir zaman bir Muscle Car olarak değil, her zaman Amerika’nın orijinal spor otomobili olarak anıldı ve bunun nedenini kullandığınızda anlıyorsunuz. Her özelliğiyle farklı, geniş kitlelerin ihtiyaçlarına cevap verebilen, muscle car performansıyla GT konforunu birarada sunabilen farklı bir kimyaya sahip.
Onu hayatımın sonuna kadar kullanabilirim ama bugünlük ne yazık ki bu kadarla yetinmek zorundayım...