Mercedes-Benz SLK55 AMG

Yeni SLK'ya ilk bakışta, gözlerimize çarpan yeni ön tasarım oluyor. Ailenin tüm bireylerinde görmeye başladığımız büyük ön panjur tasarımı, bana kalırsa en çok SLK'ya yakışmış; zira önceki SLK'nın ön farları ile Mercedes logosu arasındaki tuhaf panjur tasarımı aceleye gelmiş gibi duruyor, ucuz gösteriyordu.

Arka tarafın tasarımı, önceki jenerasyona göre genişlemiş ve stop lambaları, bagaj kapağı tasarımını daha sportif, daha şık hale getirmiş. Hatta stopların yeni görüntüsü SL'i andırıyor bile diyebilirim. Otomobilin etrafında dolaştıkça LED gündüz farları, bagaj üstü spoyler gibi bir sürü detay görüyorum ama bir an önce içine binmek için de sabırsızlanıyorum. Yeni SLK'nın, önceki jenerasyonlara göre daha agresif, daha kaslı göründüğüne şüphe yok ancak hâlâ yeterince erkeksi değil.

Neyse ki ön çamurluklardaki V8 kabartmaları ve arka tamponun altından uzanan 4 egzoz çıkışı beni ikna ediyor, sürücü kapısını açıyorum.

Kabin

Uygun sürüş pozisyonumu ayarlayıp hafızaya alırken, bir yandan da kokpiti incelemeye koyuluyorum. Malzeme dokusu ve tasarım son derece başarılı ama AMG, bu otomobilin iç tasarımına çok bir şey katmamış. Ailenin diğer bireyleri gibi Sport-Sport+ modları, süspansiyon sertlik ayarları ve bu ayarları hafızaya alan AMG butonu gibi detaylar SLK'da bulunmuyor. Neyse ki ESP butonu, olması gerektiği yerde ve açık, kapalı ve sport seçeneği olarak 3 ayara izin veriyor.

İç mekan olarak beklediğimden çok daha ferah hissederken, asıl şaşkınlığı kaskımı takıp piste çıkarken yaşıyorum. 1.92 boyundaki ben, kafamda kask ile son derece rahatım. Bu, çok istisnai bir durum. Intercity İstanbul Park'a çıkmak üzere, AMG ailesinin son kalan atmosferik V8'ini çalıştırmak, en sevdiğiniz sanatçının plağını pikaba takmak kadar keyifli ve içten hissettiriyor. Artık bu pikaptan çıkan sesleri dinleme vakti geldi.