Era’nın kabininde yerini aldığı modele göre en büyük değişim geniş, yekpare, gri plastiklerden kurtulup bazı donanımlarda tüm konsolu iki farklı renkte sunmasıydı. Bu kabine büyük bir hareket katıyor, bunun ötesinde kaliteli görünmesini sağlıyordu.
Aynı yaklaşımı burada da görebiliyorsunuz. Üstelik bu defa ses sisteminin etrafındaki piano black kaplamalar gibi daha lüks parçalar da dikkat çekiyor.
Genel tasarım daha kendine özgü (markanın diğer modellerinden biraz olsun ayrışmış) ve daha genç. Düğmelerin etrafındaki krom gibi görünen plastikler çok kaliteli olmasalar da öyleymiş gibi hissettiriyorlar. Dokunduğunuzda fazlasıyla hareket ettiklerini görüyorsunuz.
Ben orta konsolun yerleşimini biraz alçak buldum; camın önündeki kısım biraz daha yüksek olabilirdi. Öte yandan ergonomik olarak bu bir sorun teşkil etmiyor. Sadece yol bilgisayarının düğmesi neden gösterge panelinin üzerinde yerleştirildiği gerçekten soru işareti oluşturuyor. Konsolun üzerindeki plastik biraz fazla sert, beklentileri karşılamıyor.
Sürücü koltuğuna oturduğunuzda omuz mesafesinin genişliği dikkatlerden kaçmıyor. Hyundai, Blue’nun Era’ya göre 5 mm daha geniş olduğunu söylüyor ama bu sanki 5 cm’ymiş gibi hissediliyor. Boyutlar demişken, aks mesafesi 70 mm artarak 2570 mm’ye çıkmış, uzunluk 90 mm artmış, yükseklikse 13 mm azalmış. Tüm bunların yanında 465 litrelik bagaj hacmi de sınıfının en genişi.
Koltuğu en alt seviyeye indirdiğinizde baş mesafesi de sorunsuz. Ön görüş bir hayli iyi, Era’nın gereksiz geniş aynalarına bir son verilmiş ve daha mantıklı boyutlarda aynalar tercih edilmiş.
Arkaya baktığınızda belki de Blue’nun en çok eleştirilecek noktasıyla karşılaşıyorsunuz: Kısıtlı geri görüşü. Otomobilin dış tasarımında C Sütununun bu kadar eğik olduğuna dikkat etmiyorsunuz ama burada ne kadar yatık olduğunu görünce şaşırıp kalıyorsunuz. Bu durum hacim olarak değil ama görüş olarak sürücüyü zorluyor.