Üçüncü vitesteyim. Asfalt kuru, hava soğuk, hızım 110 km/s. Gazı tabana yapıştırıyorum ve lastikler boşa dönüyor!
Bir anlık şok yaşıyorum, hızlıca lastiklerin tutunmasıyla Type R kendinden geçiyor. 140-150- 210 km/s! Yok bir yerde bir yanlışlık var, olmalı. Tekrar deniyorum; Üçüncü vitese geç, 100 km/s hıza ulaş ve gazı diple. Yine anlık olarak boşa dönen lastikler siyah bitümen üzerinde izler bırakıyor ama bir şekilde tutunmasını da biliyorlar.
Asıl olaysa tutunduktan sonra başlıyor. 100 km/s’en 150 km/s’ye birkaç saniye içerisinde çıkan Type R hiçbir şekilde nefesi kesilmeden 240 km/s’e kadar hızlanıyor. Nefesi kesilmiyor derken gerçekten bunu söylemeye çalışıyorum: Otomobilin hızlanmasında hiçbir şekilde azalma olmuyor, buna yemin edebilirim.
Type R’daki hızlanma zamanın bükülmesine neden olacak kadar etkili. Bir noktadan diğerine gidiş hızınız o kadar yüksek ki sanki arada kalan zamanı yaşamamış gibi oluyorsunuz ve aslında etrafınızda diğer ‘hızlı’ giden otomobiller (yaklaşık 150 – 160 km/s ile gidiyorlar) bulunduğum yerden sıradan ve çaresiz görünüyorlar.
Bu etkiyi en son Ferrari F12’nin direksiyonundayken hissetmiştim. Evet, altınızda 740 bg varken bunu hissetmek kolay, asıl zor olansa bunu sadece 320 bg varken hissettirebilmekte. Honda bunu inanılmaz bir şekilde başarmış.
Bu olağanüstü deneyimin hemen ardından belki de kimsenin beklemeyeceği bir şey yapıyorum ve yol bilgisayarını sıfırlayarak, sürüş modunu Comfort’a alıyorum. Type R’da üç tane sürüş modu var, birazdan ne işe yaradıklarından bahsedeceğim. Ancak şimdi başka bir deney yapacağım: Acaba Type R ne kadar az yakabiliyor?
Bunu denememin elbette mantıklı bir açıklaması var. Ortalama hızımın yaklaşık 67 km/s olduğu, iki saatlik sürüş sonunda Type R yine çok etkileyici olmayı başarıyor! Yol bilgisayarındaki değer 7.2 lt/100 km’yi gösteriyor. İşte bunu hiç beklemiyordum.
Neden mi? Çünkü önceki rekortmenlerimizden Focus RS 2.5 litrelik, 5 silindirli motoruyla ortalama olarak 14-15 lt/100 km gibi değerlerde takılırken Megane RS Trophy nispeten daha iddialı rakamlarıyla makul bir araç olduğunu göstermişti: 11 lt/100 km. Benzer şekilde yeni Focus RS de daha ağır olan gövdesi ve dört çekerinin etkisiyle 11 lt/100 km gibi değerlerin altına inme konusunda epey zorlanıyordu.
Peki, bir sürücü altında böylesine hızlı bir araç varken neden ekonomi dener? Yakıt göstergesi hızla dibine doğru iniyordur da ondan! Yok hayır, tabii şaka yapıyorum. Buradaki amacım Type R’ın ne kadar kullanılabilir bir otomobil olduğunu göstermek istememdi. Çünkü bu, belki de yeni Type R’ın en ölümcül silahlarından birini oluşturuyor: Type R artık günlük hayatta da rahatlıkla kullanılabilecek çok yönlü bir otomobil haline gelmiş.
Nasıl mı? Elbette detaylı çalışmalardan sonra...
Sürüş modları
Hızlıca 2017 yılına geri dönelim. “Çok çok hızlı ama o süspansiyonlar o kadar sert ki gerçekten bu otomobili günlük kullanmak gerçekten imkânsıza yakın” sözleri dökülmüştü ağzımdan, FK2 kodlu (bir önceki) Type R’ı kullanırken.
Gerçekten de ilk turbonun uygulandığı Type R hızlı olmasına hızlıydı ama neredeyse bir pist otomobili kadar sert gövde yapısı nedeniyle çok da kullanışlı değildi. Honda’nın Type R modelinde ilk kez kullandığı sürüş modu düğmesinde sadece iki mod bulunuyordu: R ve R+. Zaten sert olan süspansiyonlar R+ moduna geçtiğinizde adeta ‘beton’ kadar sert hale geliyordu ve bu da sadece pistte kullanılabilecek bir durum ortaya atıyordu.
Burada ise bambaşka bir yaklaşım görüyoruz. Honda otomobili geliştirirken sadece motor gücü ve şasi olarak değil, kullanışlılık olarak da gerçekten fazla mesai yapmış. Sürüş moduna eklenen (vites kolunun hemen sağ tarafında konumlandırılmış) Comfort modu bunun en güzel örneği. Bu düğmeye bastığınızda Type R ‘çılgın ve delirmiş’ modundan çıkarak biraz daha ehlileştirilmiş, yakınlarınızı da sakin şekilde taşıyabileceğiniz bir otomobile dönüşüyor. Süspansiyonlar daha yumuşak ve kullanışlı hale geliyor, gaz tepkisi sakin bir yapıya kavuşuyor. Bu modda yol alırken yoldaki pürüzlerinde üzerinden standart bir Civic’den daha rahatsız geçmiyorsunuz, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bunu yanlış anlamayın, sert süspansiyonlu otomobillerin hastasıyım sadece Türkiye’deki yol kalitesinde bu durum artık günlük şekilde kullanılamaz hale geldi, dolayısıyla bu Type R için harika bir haber.
Honda’nın açıklaması R+ modunda adaptif amortisörlerin (standart olarak geliyor) sertliği Sport moduna göre %15 oranında sertleştiği yönünde. Dolayısıyla tavsiyemiz bu modu ya çok pürüzsüz bir yolda ya da sadece pistte kullanmanız yönünde. Otomobili çalıştırdığınızda ‘default’ mod olaraksa Sport ayarlanmış ve aslında ideal olan mod olarak görünüyor; çünkü amortisörler gereğinden fazla sert değil ve mükemmele yakın bir sürüş sunarlarken, gaz tepkisi motorun potansiyelini tamamen kullanmanıza izin veriyor. Bazı mecralarda bu sürüş modlarının kişisel tercihlere göre ayarlanmadığı konusunda eleştiriler okudum-duydum. Ben bunu haksız bir eleştiri olarak görüyorum zira Honda ayarlar konusunda harika bir iş çıkartmış.
Üstelik sadece amortisör sertliği anlamında da değil motor haritasını değiştirme anlamında da çok yol kat edilmiş. Comfort modunda motor gerçekten az yakmak için elinden geleni ardına koymuyor ve az önce bahsettiğim gibi etkileyici değerlere ulaşmanızı sağlıyor. Direksiyonun belki gereğinden fazla yumuşadığını söyleyebilirim ama bu da çok sorun değil.
İşte bu değişkenlik Type R’ın en büyük eksiklerinden birini kapatıyor.
"Type R’daki hızlanma zamanın bükülmesine neden olacak kadar etkili. Bir noktadan diğerine gidiş hızınız o kadar yüksek ki sanki arada kalan zamanı yaşamamış gibi oluyorsunuz"