Bir otomobil düşünün ki markasını temsil eden model olsun; piyasaya çıktığı ilk günden beri 15 milyondan fazla satsın ve tüm rakipleri tarafından sınıf standartlarını belirleyen otomobil olarak görünsün. Her marka böyle bir modele sahip olmak ister ama çok az ve şanslı olarak nitelendirebileceğimiz markalar bu prestijli durum içerisinde yer alıyorlar.
Bugün herhnagi birine “BMW sizin hangi model anlamına geliyor?” diye sorsanız cevabı muhtemelen ya 3 Serisi ya da 5 Serisi olacaktır. Bu tabii ki tesadüf eseri olan bir şey değil, BMW’nin 1975’ten beri hiç durmadan geliştirmesi, her zaman en iyisi olmak için uğraşması ve çıkan yeni rakiplerini bir şekilde alt etmeyi bilmesi sonucu elde edilen haklı bir başarı.
Durum böyle olunca piyasaya çıkan her yeni 3 Serisi’nde piyasanın ve kullanıcıların da beklentileri yükseliyor. Buna karşılık BMW, karşımızda duran yedinci jenerasyona kadar hep bu beklentileri karşılamasını bildi, hatta beklentilerin üzerine bile çıktı diyebiliriz. Her zaman değil belki, E90 (tasarım olarak çok eleştirdiğimiz bir modeldir) ilk piyasaya çıktığında yaşadığımız hayal kırıklığını hiçbir zaman unutmadık ama otomobili kullandığımızda bu hayal kırıklığı kısa bir süre içinde yerini hayranlığa bırakmıştı.
Her neyse, 3 Serisi’nin geçmişiyle ilgili konuşmaya başlarsak ne yazının sonu gelir ne de siz okuyucularımız bundan keyif alırsınız. Bu yüzden G20 olarak adlandırılan, yedinci nesli 3 Serisi’ni detaylı şekilde incelemeye başlayalım.