Bir zamanlar Renault, 25 modeliyle adından çok söz ettirirdi. Bu büyük sedan karizmatikti, az bulunan bir otomobildi, lükstü ve biturbo versiyonuyla performans meraklılarının beklentilerini karşılıyordu, tabii bulabilirseniz.
Ondan sonraki Safrane’sa aynı şekilde 25’i aratmayan, arzu edilen, başarılı bir otomobil olarak tarihteki yerini aldı. Satış rakamları beklentileri karşılamadı ama çok önemli değildi, Renault’nun bu sınıfta yer alması açısından çok önemli bir otomobildi. Ancak ne olduysa Safrane sonrasında oldu. 2001 yılının Vel Satis modeli, dönemde Renault’nun sıradışı tasarım diline uymuş ve gerçekten farklı bir otomobil olarak piyasaya çıkmıştı. Ancak limitleri biraz aşmışlardı sanki ve Renault dahil hiç kimse Vel Satis'in hangi sınıfa dahil edeceğini bilememişti, ama otomobil Fransız markanın amiral gemisi olduğu için otomatikman Safrane’ın takipçisi olarak anıldı.
Dünya buna hazır değildi ve Vel Satis belki de tarihin en az satılan Renault (9 yılda sadece 62.000 adet üretildi) modellerinden biri olarak adının kara listede yer almasına neden oldu. Başarısız bir denemeydi ve Renault’nun ağzını yakmıştı. Bununla da kalmayıp Renault’nun imajını berbat etmişti.
Genelde otomobilleri tanıtırken bu şekilde tarihçesine giriş yapmayı pek sevmem ama Renault’nun bu modelinin marka için ne kadar önemli olduğunu anlamak için, bu sınıftaki tarihinin inişli çıkışlı olduğunu bilmek gerekiyor.
Evet buradan da anlayacağınız gibi Latitude ile Renault’nun bir kez daha hata yapma şansı yok. Bu büyük, bir o kadar da riskli bir görev.
Bakalım Latitude bununla nasıl başa çıkıyor?