Hyundai’in son dönem modellerinin tasarım olarak iddialı olmadığını söyleyemeyiz. Markanın kimliğini yansıtan yüz, akıcı ve modern hatlar tüm modellerde kendini gösteriyor ve i40’ta da aynı durum söz konusu.
Koreli üretici tasarımın 2006 yılındaki Genus konseptinden esinlenildiğini söylüyor ki o konsept Hyundai’ın Avrupa ayağınının D segmentine olan yaklaşımını gösteriyordu.
İlk bakışta dinamik görünen i40’ın tasarımı için ‘fluidic sculpture’ (akışkan heykel) tanımlaması yapılıyor. Bu tasarım yaklaşımına göre otomobil üzerindeki akıcı hatlar doğadan esinlenerek oluşturulmuş, gövde üzerindeki kırışıklıklarınsa akan bir su yüzeyindeki taşları anımsattığı düşünülüyor. Bunun dışında yan taraflardaki şekil verilmiş panellerinse şafak vaktinde çöldeki kum tepelerinden esinlenildiği söylenenler arasında.
Açıkçası bu göndermeleri algılamak çok da kolay değil ama ortaya akıcı bir görüntü çıktığına şüphe yok. Ön taraftaki ‘açık ağız’ şeklinde olan ızgara ve ‘S’ şeklindeki LED farları diğer Hyundai modellerinden biliyor ve tanıyoruz. Bu güzel form, profilde yükselerek arkaya doğru uzanan bir bel çizgisiyle desteklenmiş ve bu çizgi arka farların içine girerek hem farların formunu oluşturmuş hem de plakalığın yanından bagaj kapağının bitiş noktasına kadar uzanmış. Bu öylesine vurucu ve dikkat çeken bir tasarım detayı ki tüm otomobil sanki bu çizgi üzerine kurgulanmış gibi görünüyor.
Arka tarafsa daha sade ve düz hatlardan oluşuyor ama burada da kısa bagaj kapağı dikkat çekiyor. Bagaj kapağı sanki arka camla tek parça gibi görünüyor ve kapağın çıkması o kadar kısa ki otomobile sanki sedandansa daha çok bir liftback görünümü kazandırıyor. Bize göre bu tasarım oyunu i40’ın sıradan bir sedandan çok daha çekici görünmesinin temel noktalarından biri.
Her ne olursa olsun i40’ın genel tasarımı güzel ve günümüz trendlerine ayak uyduracak şekilde geliştirilmiş. onun bir Hyundai olduğunu nereden baksanız anlıyorsunuz ve önemli olan da bu.