Clio RS'in ilk çıktığı zamanı dün gibi hatırlıyorum, zira çok değil 16 yıl kadar oldu. O dönem üniversitedeydim ve hepimiz, üniversite öğrencisi olan herkes, hot hatch'lerden bahsediyor, onları satın alma konusunda birbiriyle yarışıyordu.
Tabii en popüler olanlar GTi modelleriydi ve tasarım konusunda standartları Peugeot belirliyordu. Ne var ki Clio'nun 2.0 litrelik motorla satılmaya başlandığı duyulduğunda yer yerinden oynadı. Sadece 1000 kg civarındaki ağırlığıyla bu canavarın 172 bg motorla satılacak olması büyük bir etki yaratmış, herkes bu 'çılgın' otomobili merak etmeye başlamıştı.
Ne var ki tasarım olarak oldukça tutucu, beklentilerin altında kalan bir otomobil vardı karşımızda. Sadece gri renkli olarak satılan otomobil, standart Clio'ları fazlasıyla andırıyordu. Sadece farklı ön tampon, 14 yerine 15 inç alaşım jantlar ve arkada Renault Sport yazısı tasarım eklemeleriydi...
Hatta otomobile yandan baktığımızda jantlar dışında bir farklılık görmek neredeyse imkansızdı.
Karşımda duran bu küçük otomobil her zamanki gibi, ilk zamanlardaki gibi etkileyici görünmeyebilir ama unutmayın 2000 yılında ortalarda böylesi ekstrem modeller bulunmuyordu. O dönem bile, az önce söylediğimiz gibi tasarımıyla etkileyici olmayan bir otomobilin modern zamanlarda muazzam bir etki yaratacağını düşünmek yanlış olacaktır. Burada retro kokan, hafif 'sleeper' tadında bir otomobilden bahsediyoruz.
Ayrıca şunu da unutmayın ki Clio RS tüm zamanların en iyi atmosferik, 2.0 litre motorlarından birine sahipti.
Tüm bunlar RS'in olayının tasarım olmadığını gösteriyor. Bunun için biz de çok vakit kaybetmeden kapıyı açıp, sürücü koltuğuna kuruluyoruz.