İki otomobil yanyana dururken Meriva’nın kapılarının otomobilin tamamını domine ettiğini farkediyorsunuz. Neresine bakarsanız bakın eninde sonunda gözünüz B sütununa takılıyor. Bu önce biraz rahatsız edici gibi görünse de sonradan alışıyorsunuz. Hiç şüphe yok ki bundan 10 yıl kadar sonra herkes Meriva’dan ‘ters açılan kapılara sahip MPV’ olarak bahsedecek.
Bakışlarınız Venga’ya döndüğündeyse bir rahatlama hissediyorsunuz. Bunun nedeni Kia temsilcisinin tasarım olarak kullanıcısını zorlamaması. Yani sizi fikir ayrılığında bırakmıyor. Kolayca beğenilebiliyor, kullanıcıyla dost ve onunla arasını iyi tutmak istiyor. Öne doğru yerleştirilmiş kabinin yarattığı yatık tasarımı ve artık her Kia modelinde gördüğümüz ızgarasıyla hem bilindik hem de modern. Bu sınıf bir otomobilde tasarıma bu kadar göz gezdirmeyebilirsiniz belki ama gezdirirseniz de benim gibi belki daha akıcı olduğu için Venga’yı daha çok beğenebilirsiniz.
Üstelik Venga, Kia’nın bu sınıftaki ilk denemesi, aynı şekilde Kia’nın tasarım şefi Peter Shreyer’in de elinden çıkmış ilk otomobil. Aslında oldukça iyi bir deneme diyebiliriz, geleneksel görünmesine bakmayın, oldukça modern bir tasarıma ve yerleşime sahip. Ancak Meriva’daki gibi gelecekte kimse ‘Venga Schreyer’in ilk Kia tasarımıydı’ gibi açıklamalar yapmayacak. İşte bu iki otomobilin arasındaki en büyük fark bana kalırsa.
Yine de belki Meriva’yı sadece kapıları ters olduğu için almayabilirsiniz ama Venga’yı seçmemek için bir neden yok, tabii Opel’i sadece bu özelliği nedeniyle de alabilecek birçok kişi tanıyorum...
Bakalım Venga alışıldık görüntüsünü kendisi için bir avantaj olarak kullanabilecek mi?