Hyundai, i10’da sadece benzinli motorlara yer vermiş: 1.0 lt üç silindirli ve 1.2 lt dört silindirli. Dizel motor seçeneğiyse sınıfındaki birçok model gibi seçenekler arasında yer almıyor, genelde üreticiler bu kadar küçük ve hafif modellerde dizel motora yer vermek istemiyorlar ki, bu anlaşılabilir bir şey.
Kullandığımız 1.0 lt’lik versiyon üç silindire sahip, Hyundai’ın Kappa motor ailesine dahil bir ünite. 998 cc’lik bu motor 5500 d/dak’da 66 bg güç ve 3500 d/dak’da 94 Nm tork üretiyor. Bunlar ülkemizdeki en büyük rakiplerinden olan Skoda Citigo’nun 60 bg ve 95 Nm torku ile kıyaslandığında benzer özellikler. Hyundai’ın biraz daha güçlü olduğu gözlerden kaçmıyor ne var ki bu sınıfta güç pek bir şey ifade etmiyor, kullanıcılar için daha önemli olan şey yakıt tüketimi. İ10 1.0 lt’lik motoruyla ortalama 4.7 lt/100 km yakıt tüketirken emisyon değeri 108 g/km. Citigo ise 4.4 lt/100 km ve 103 g/km ile bu konuda biraz daha önde. İ10’un boş ağırlığının 1008 kg, Citigo’nunsa 929 kg olmasının bunda etkisi olabilir. Testimiz esnasında 6.5 lt’lik ortalamaya ulaşmamızsa genelde şehir içi trafiğinde kullanmamız nedeniyle ortaya çıkan bir değer.
5 ileri manuel şanzımanla donatılmış otomobil 34.700 TL’ye alıcı bekliyor, otomatik şanzıman içinse 4.300 TL daha vermeniz gerekiyor. 4 ileri otomatik versiyonu tercih ettiğinizde ortalama tüketim değeri 6.0 lt/100 km’ye çıkarken 0-100 km/s hızlanmanız 14.9 sn’den 16.8 sn’ye kadar uzuyor. Kısacası i10’u manuel şanzımanla tercih etmenizde yarar var. Bu motoru isterseniz LPG ile de satın alabiliyorsunuz. Bu şekilde güç 67 bg’e çıkarken, tork 90 Nm’de kalıyor.
Öncelikle otoyol kullanımına yer verdiğimiz sürüşümüzde i10’un fazlasıyla tatmin edici bir sonuç elde ettiğini söylemeliyiz. Otoyol kullanımlarında otomobilin stabilitesi ve izinden çıkmak istemeyen yapısı etkileyici. Bunda tabi gövdesinin akıcı yapısının payı büyük. Bu oldukça önemli çünkü küçük sınıf otomobiller genelde konforlu olamadıkları için şehir dışı yolculukları için tercih edilmiyorlar ama i10 farklı.
Şehir içindeyse işler biraz daha farklı. Motor sesi devir yükseldikçe kabine beklediğinizden daha çok sızıyor. Hoş, bu çok da rahatsız etmiyor çünkü üç silindirli ünitenin sesi hayli güzel. Ancak biraz daha az olsa iyi olabilirdi diye de düşünmeden edemiyorsunuz. Asıl sorunsa bozuk zeminli yollarda ortaya çıkıyor. Yumuşak ayarlı süspansiyonlar akıcı bir sürüş ortaya atacak diye beklerken çukurlar ve tümsekler yolcuları gereğinden fazla rahatsız ediyor. Amortisörlerin darbe emiş kalitesi rakiplerindeki gibi tatmin edici değil, çok daha fazla sarsılıyor ve hareket ediyorsunuz kabinde. Özellikle virajlardaki tümseklerde çizginiz bozulabiliyor.
Ne var ki tutuş karakteri ve limitleri daha tatmin edici. Bunda yerini aldığı modele göre %27 daha rijit olan şasisinin etkisi büyük. Kolay kolay izinden çıkan bir yapıda değil, direksiyonun ağırlığı iyi ayarlanmış: Düzeltirken istikrarlı ve tahmin edilebilir olması kullanımı ve otomobili yolda konumlandırmayı kolay hale getiriyor. Direksiyon demişken, 2.9 turluk dönüşü ve sağladığı 9.56 metrelik (Citigo 9.8 metre, Panda 9.3 metre) dönüş çapıyla i10’a çevik ve atik bir karakter kazandırıyor.
ESP, lastik basınç sensörü gibi özellikleri standart olarak sunan i10 bu konuda sınıfının en önde gelen modellerinden biri.
Genel olarak tatmin edici bir sürüş ortaya koyan yeni i10’un daha çok otoyol sürüşüyle öne çıkması ilginç. Bu konuda eski modelin eksiklerini gidermiş ama bozuk zeminli şehir içi yollarında daha konforlu olmasını bekliyorduk açıkçası...
“Omuz mesafesi iki kişi için yeterli olsa da üç kişi oturmak durumunda kaldığınızda yanınızda oturan kişinin son aylarda spora ne kadar sık gidip, kol kaslarının ne kadar geliştirdiğini hissedebilirsiniz!”