Ford Puma 1.0 Ecoboost ST Line Test Sürüşü

Dünyada karbon emisyonlarından, ülkemizde ise vergi dilimi dolayısıyla düşük hacimli motorlara gün geçtikçe daha aşina oluyoruz. 1.6 litrelik binek otomobiller yerini, 1.4’lere, 1.2’lere ve günümüzde 1.0 litrelere bırakıyor. Benim de zorunluluklar sonucu olduğu için bu durum hoşuma gitmese de, karşımıza bizi tatmin eden güzel üniteler çıktığında ise mutluluğunu yaşamaya başlıyorum. Ford’un tasarladığı 3 silindir turbo beslemeli 999 cc’lik bu motor, 125 bg güç üretiyor ve 200 Nm maksimum tork sağlayabiliyor. Eski yıllarda ve kafada kalanlar için küçük bir kıyaslama ile 2000’li yılların başındaki 2.0 litrelik motorlar ile aynı güçte ve daha fazla torka sahip olduğunu gözlemlediğimizde, teknolojinin 20 yıllık periyot içerisinde olumlu yönde yol aldığını söyleyebiliriz. 

Ford otomatik şanzıman konusunda 2005’te tasarladığı CVT ve sonrasında Powershift ile bazı sorunlar ve memnuniyetsizlikler yaşamıştı. Bu yüzden incelemeden önce bu konuda da endişelerim vardı fakat otomobili kullanmaya başladığımda bunların yersiz olduğunu gördim. Şanzımanın tepkileri oldukça yumuşak ve geçişler konforlu bir yapıda. 7 ileri otomatik şanzıman ST Line paketiyle sunulan tek alternatfiken Style paketinde hem 6 ileri manuel hem de 7 ileri otomatik seçenekleri yer alıyor. Hafif hibrit ve 155 bg’lik versiyonsa az önce söylediğim gibi sadece 6 ileri manuel şanzımanla geliyor.

Ford’lar yol tutuş bakımından hep başarılı olmuştur, bu yüzden bu yönden beklentim oldukça yüksek ve otomobilin görünümü de bu beklentiyi yukarı taşıyor. Puma’nın en sevdiği şey ise virajlar ve bu konuda Ford yine döktürmüş diyebiliriz. Otomobili istediğiniz gibi virajlara atabiliyor ve arka aksın ön aksı izlemesi sayesinde aracın dans ettiğini hissedebiliyorsunuz. B-SUV modellerde bu kadar iletişime açık ve keyifli bir sürüş karakteri bulmak gerçekten zor. Direksiyon oldukça hassas ve her tepkinizi otomobile başarıyla iletiyor. Limitlere yakın girdiğiniz virajlarda gazı bıraktığınızda bir hot hatch edasıyla arka kısmın kendini bıraktığını hissediyorsunuz ve ESP sistemi burada çok keyifli bir noktada devreye girerek otomobili yolda tutuyor. Puma’nın limitleri çok yüksek ve gaz kontrolünü iyi yaptığınız sürece otomobilin yola çok iyi tutunduğunu hep hissediyor ve görüyorsunuz.

Evet, sonunda pandemiden dolayı gecikme yaşasak da Puma’nın koltuğuna oturduk. Önceden bahsettiğim gibi, koltuklar sizi oldukça iyi destekliyor ve direksiyon malzemesi ve boyutunu beğendim. 10.3’lik gösterge paneli yanında 8’lik bir multimedya ekranı ile otomobili kolayca kontrol edebiliyorsunuz. Dijital gösterge sürüş modlarına göre kadran ve devir göstergesinin renklerini değiştiriyor. Aynı zamanda, aktif hız sabitleme sistemi sayesinde öndeki araçla mesafeyi ayarlayan bu ekranda, sürüş moduna göre grafiklerdeki aracın spor modda Mustang, normal modda Mondeo ve arazi modunda F-150’nin grafikleri haline çevirmesi oldukça hoşuma giden ufak detaylar olarak notlarıma girdi. Ekranın her açılışındaki Puma logosu da araca olan bağlılığınızı arttırıyor.

10.2 saniyede 100 km/s hıza çıkabilen Puma, tatminkar bir ivmelenme sağlıyor. Özellikle devirlendikten sonra esnekliği artan otomobilde, şanzıman da kararsızlık yaşamıyor ve sizin tam istediğiniz gibi davranıyor. Kabin içi düşük devirlerde oldukça sessiz ve rölantide motorun çalışıp çalışmadığını bile anlamakta güçlük çekebiliyorsunuz. Eko modda kullanmadığınız takdirde start&stop çok devreye girmese de, girdiğinde de sarsıntısız çalışıyor.

1.0 litrelik motor 180 km/s hıza kadar sizi kararlılıkla ve akıcı bir şekilde taşıyabiliyor. Günümüz şartlarında uzun yollarda bize gayet yeterli bir performans sunabilecek, 120-130 km/s hızlarda rahatlıkla seyahat edebilmemizi sağlayacak kapasiteyi sunan otomobil, rüzgâr sesi konusunda da bu hızlarda oldukça başarılı ve sessiz bir tablo çizebiliyor. Yakıt tüketimi fabrika verilerinde ortalama 5.0 litre gözükse de, testimizde İstanbul trafiğiyle bu rakam 7-8 litreler civarında gezdi.

Verdiği sürüş dinamiklerinden dolayı Puma’yı kullanmak da yazmak da ayrı bir keyifli oldu. Umarım bu isim, geçen seferki gibi 18 yıllık bir ara vermez ve bizimle olmaya devam eder.