Öncelikle neler beklediğimizi söyleyelim, ‘Kabin’ başlığında söz beklentilerden açılmışken. Picanto gayet iyi bir sürüşe ve yol tutuşa sahipti, direksiyonu çok iyi değildi ama sınıfına göre keyifliydi.
Rio’dan da benzer şeyler bekliyoruz. Sınıfının en iyisi olacağını beklemek ona haksızlık olacaktır ama en azından akılda kalıcı olması bile Rio için büyük bir adım demek olacak.
Peki gerçekten akılda kalıcı olabildi mi? Eeee, açıkçası hayır, olamadı. İlk olarak teknik değerlere bir göz atalım: Rio’nun en seri versiyonu aynı zamanda en küçük motora sahip olanı: 1.25 lt benzinli. Bu versiyon bile 13.1 sn’de 100 km/s’ye çıkıyor, kullandığımız 1.4 dizelse (90 bg) aynı hıza erişmek için 14.1 sn’ye ihtiyaç duyuyor. Yani Rio yavaş bir otomobil, hem de inanılmaz yavaş!
Aslında buna şaşırdık çünkü motor çok canlı hissettiriyor. Sanki iyi bir hızlanma var gibi hissediyorsunuz ama maalesef böyle bir şey yok. Motor kolay devirleniyor ve düşük devirlerde canlı çünkü 1750- 2750 d/dak arası maksimum torku olan 220 Nm’yi veriyor ama bu devirden sonra güç gelinceye kadar, yani 4000 d/dak’ya kadar çok etkisiz kalıyor. Güç geldikten sonraysa zaten devir bitiyor ve vites attığınızda yine en güçsüz, 3000 devir bölgesine iniyorsunuz. Bu yüzden otomobilin hızlanması oldukça yavaş, ama düşük devirlerde kullanırsanız en azından böyle hissetmiyorsunuz.
Bir diğer çok şaşırdığımız özellikse vites geçişleri oldu. Vitesler çok kemikliydi ve genelde bir yerine üçüncü vitese geçirip otomobili stop ettirdik. Üstelik bunu tamamen kendi hatam olarak algılayıp, fotoğrafçı arkadaşlarımız ve diğer test pilotlarımıza da denettirdiğimde sonuç değişmedi: Herkes en azından üç kere otomobili stop ettirdi aynı nedenden dolayı.
Rio’nun problemi aslında genel motor gamında. Bu tip bir performans eksiği iyi bir ekonomi karşısında tolere edilebilir bir şey olabilir. Ülkemizdeki tek dizel versiyon olan 1.4 lt, ortalama olarak 4.3 lt/100 km tüketime ve 113 g/km emisyon değerine sahip. Avrupa’daysa Rio’nun giriş modeli olarak 1.1 lt’lik 3 silindirli bir dizel versiyonu satılıyor. Bu motor, 3.2 lt/100 km ortalama tüketim değeriyle dünyanın en ekonomik içten yanmalı motoru unvanını ele geçirdi ancak ülkemizde bu seçeneğin sunulmaması büyük bir eksiklik. Eğer böyle bir ekonomi karşısında performans sunmuyorsanız, bu kullanıcılar tarafından kabul edilebilir ancak 4.3 lt/100 km, hatta normal şartlarda 5.0 lt’nin üzerine çıkan tüketim karşısında böyle bir performans eksiği bize göre Rio’nun en büyük dezavantajı. Örnek verecek olursak VW Polo Bluemotion 3.8 lt/100 km’lik değerine karşılık 13.9 sn/lik 0-100 km/s hızlanma sunuyor, Polo 1.6 TDI’ysa 11.5 sn ve 4.3 lt/100 km değerlerine sahip.
Buna karşın sürüş olaraksa oldukça tatmin edici bir otomobil Rio. Picanto’daki gibi iyi bir tutuş ve kaliteli sürüş özellikleri dikkat çekiyor. Amortisörler gayet iyi ayarlanmışlar, sert değiller ve darbeleri güzel emiyorlar. Sadece zeminde arka arkaya gelen bozukluklar rahatsız edici olabiliyor ki bu duruma da çok rastlamıyorsunuz. Bunun dışında şehir içi kullanımlarda gayet konforlusunuz. Ne var ki otoyol hızlarında motor gürültüsünün kabine gereğinden fazla yansıması konforu olumsuz etkiliyor.
Tutuş olarak biraz önden kaymaya eğilimli bir otomobil Rio. Arka arkaya gelen virajlardaki yön değişikliklerinde çok zorlanmıyor ve arka tarafı stabil. Gaz pedalı tepkisi iyi olmadığı için viraj içi ağırlık değişimlerine anlık tepkiler vermiyor.
Asıl etkileyici olansa gövde kontrolü. Picanto’daki gibi Rio’da da çok iyi bir denge yakalanmış, özellikle de konfor seviyesini göze aldığınızda. Virajlarda beklediğiniz gibi yatmıyor diyebiliriz ve kontrolü hiç bir zaman elden bırakmıyor. Bu, güven ve keyif verici bir durum.
Rio sürüş ve yol tutuş olarak değil, performans olarak sınıfta kaldı. Bu ikisi arasındaki denge konusunda problemleri var, bunun dışında herhangi bir sorunu yok bize göre. Yine de bu akılda kalıcı bir sürüş karakterine sahip olmaması için yeterli...