Aslına bakarsanız Nissan tasarım konusunda son derece cesur olabilen bir marka. İlk jenerasyon Qashqai’da bunu görmüştük, daha sonra Juke’da da sıradışı hatlarla resmen çığır açtılar.
O otomobillerin bu denli sevilmesinin ardından tasarımlarının dikkat çekici olması büyük bir etkenken, Pulsar modelinin daha bilindik, sıradan bir tasarımla karşımıza çıkması gerçekten biraz garip bir durum. Bu sınıfın ne denli sıkı bir rekabet içinde olduğunu yazının başında da biraz olsun anlatmaya çalıştık ve bu durum markaların işini gün geçtikçe zorlaştırıyor. Hatta bir çok marka artık modellerinin olabildiğince Premium sınıfa yaklaştırıyor, donanım, tasarım ve sürüş karakteri olarak da bunu desteklemeye çalışıyorlar.
Bu da bizi Pulsar’ın çok da yenilikçi olmayan tasarımına getiriyor. Şimdi ‘e ne var yani, Golf çok mu yenilikçi?’ diye sorabilirsiniz ama Golf’ün kendini kanıtlamasına, satışlarını katlamasına gerek yok, Pulsar’daysa durum farklı. Dolayısıyla işleri, en azından tasarım olarak biraz daha sıkı yapsa fena olmazdı.
Nissan’ın Avrupa’da, Avrupa pazarı için tasarladığı otomobil Barcelona’da bantlardan iniyor. Hafif yüksek yapısı Pulsar’a tombul bir görüntü kazandırırken, sınfının en geniş aks mesafesine sahip olması (2700 mm) Pulsar’a ilginç oranlar kazandırıyor.
Önde V şeklindeki ızgara ve çekik farları sanki Qashqai’ın sedanlaştırılmış hali gibi görünse de bu güçlü görüntü profildeki geniş camlar nedeniyle eriyip gidiyor, etkisini yitiriyor. Yüksek tavanın da rakipleri gibi güçlü görünmemesinde etkisi büyük tabii…
Her ne kadar çok etkileyici görünmese de bu tasarımın son derece fonksiyonel olduğunu söylemeliyiz. Pulsar kabin genişliği konusunda neredeyse tüm rakiplerini alt ediyor, birazdan ‘Kabin’ başlığı altında buna değineceğiz.
Artık günümüzde cesur olmaktansa tutucu, çekingen görünen bir tasarıma sahip olmak iş yapmıyor, özellikle de kompakt sınıfta. Bunu en bilen ve uygulayan markalardan biri olan Nissan’ın Pulsar’ı çok daha etkileyici tasarlamasını beklerdik. O, gerek geçmişi gerekse markanın bu sınıfta bir süredir varlık göstermemesinden dolayı otoparklarda ‘görünmez otomobil’ olmayı kesinlikle hak etmiyor.
Pulsar’ı tasarım anlamında kaçırılmış bir fırsat olarak değerlendirmemiz yerinde olacaktır.