Focus ülkemizde iki benzinli ve bir dizel motorla alınabiliyor. Benzinliler 1.0 lt Ecoboost ve 1.5 litre atmosferik motorla gelirken, tek dizel, yeni, 1.5 litrelik, 120 bg gücündeki motor otomatik veya manuel şanzımanla alınabiliyor.
Testimize katılan otomobil dizel motor, otomatik şanzıman ve Titanium donanım paketine sahipti. Dizel ünite Ford’un tamamen sıfırda ürettiği bir makine ve birçok yenilikçi teknolojiye sahip. Daha hızlı tepki vermesi için yeni bir turbo, daha iyi bir patlama verimliliği ve daha sessiz olması için yüksek basınçlı yakıt enjeksiyon sistemi ve ilk kez bir Ford dizelinde kullanılan çelik pistonlar bunlardan bazıları.
Yeni güç ünitesinin oldukça sessiz olduğunun söylemeliyiz. Focus’u kullanırken zaman zaman otomobilin dizel motorlu olduğunu unuttuğunuz vakitler bile oluyor. Motor soğukken bile 3000 devire kadar çok az ses duyuyorsunuz, bu devirden sonra motorun varlığını hissetmeye başlıyorsunuz. Otomobilin motor konusundaki izolasyonu övgüye değer.
120 bg güç ve 1750-2250 d/dak arası üretilen 300 Nm’lik maksimum tork Focus’a beklenen performansı veriyor. Otomobilin 0-100 km/s hızlanması 10.2 saniye sürerken maksimum hız 192 km/s. Bunların yanında ortalama tüketim 4.4 lt/100 km, emisyon değeriyse 116 gr/km olarak veriliyor. Her ne kadar fabrika verilerine ulaşmak güç olsa da yine de Focus gerçek hayatta 6.0 lt/100 km’nin üzerine çıkmayan tüketim değeriyle başarılı olduğunu gösteriyor.
Motor epey canlı ver performansı yerinde; motorla 8 ileri tork konvertörlü şanzımanın uyumu dikkat çekici. Şanzıman bir tork konvertörlüden beklediğinize göre çok sofistike çalışıyor. Geçişler sarsıntısız, konforlu, çift kavramalı üniteleri pek aratmıyor. Direksiyonun arkasındaki kulakçıklarla kullanımı da keyifli ama vites düşürürken bazen sürücünün isteklerine itaat etmediğini gördük. Orta konsolda yer verilen yuvarlak vites seçim düğmesi de son derece rahat kullanılıyor.
Bir ilginç durum vites oranlarıyla ilgili. Otomobili manuel modda kullanırken ikiden üçe geçtiğimizde motor devrinin sadece 500 devir azaldığını gördük. Hatta yanıldığımızı düşünüp yeniden denedik ve aynı şeyi tekrar yaşayınca bunun oranlarla ilgili bir durum olduğunu gördük. Ford’un neden böylesine kısa bir ikinci vites oranı seçtiğini bilmiyoruz ama kullanımı garip çünkü motor freni yaparken de motor devri üçten ikiye indiğiniz oran çok kısa olduğu için gereksiz bir şekilde artıyor, sanki boşu boşuna vites düşürmüş gibi oluyorsunuz, hatta zaman zaman sistem devir çok artacağı için vites düşürmüyor bile.
Otomobilin sürüşü olabildiğince konforlu ayarlanmış. Tıpkı motor sesinde olduğu gibi diğer konulardaki izolasyon da bayağı iyi, hatta Focus bu konuda hiç bu kadar iyi olmamıştı. Dış gürültüler, lastik ve rüzgâr sesi neredeyse sıfıra indirilmiş, hatta 160 km/s hızla yol alırken bile rüzgâr sesi duymuyorsunuz. Sadece dokulu asfaltta yol alırken 120 km/s hızın üzerinde lastik sesi hafiften duyulmaya başlıyor.
Elbette insan bir Focus’un direksiyonuna geçtiğinde ister istemez nasıl yol tuttuğunu merak ediyor; neyse ki yeni Focus bu konuda bekleneni fazlasıyla veriyor. Bunu merak etmemizin nedeni otomobilin yeni gövdede arka süspansiyonda bugüne kadar Focus’a haklı ününü getiren bağımsız süspansiyondan torsiyon sistemine geçmesi oldu. Ama bu motor seçeneklerine göre değişiyor. Türkiye’deki tek dizelde tüm versiyonlar torsiyon çubuğuyla gelirken, 1.0 benzinli motorlarda da aynı sisteme yer veriliyor, 1.5 lt benzinli motoru aldığınızdaysa süspansiyon bağımsız geliyor. Genelde üreticiler bu tip bir değişim yaptıklarında torsiyon çubuğu sisteminin amortisör ayarını daha yumuşak şekilde ayarlandığını görmüştük, ki yeni Focus’ta da aynı şey söz konusu.
Otomobil eski modele göre çok daha konforlu ve pürüzsüz bir sürüş sunuyor. Süspansiyon sisteminin darbe sönümleme karakteristiği dikkat çekici ve hiçbir zaman yetersiz hissettirmemesi sürücüye güven veriyor. Arkada oturduğunuzda bile rahatsız edici bir sarsıntı hissetmiyorsunuz. Üstelik bu durum virajlarda da değişmiyor. Focus viraja girmeyi seven, bunu sürücüsüne de sevdiren bir otomobil. Tutunma seviyesi epey iyi, limitleri yüksek ve lastikler tutunmayı bıraksa bile Focus kontrollü olabilen bir yapıda. Bunda tabii gövdenin rijitliğinin eski modele göre %20 oranında artmasının rolü çok büyük. Islak zeminde arka taraf biraz istekli olabiliyor, buna dikkat etmekte yarar var.
Focus’un sürüşünün bir diğer dikkat çeken noktası direksiyon sistemi. Ford, 14:1 oranında yeni bir sistem geliştirmiş. Direksiyon oldukça ağır ama bunu aracı kullandığınızda çok da fark etmiyorsunuz, farklı bir otomobil kullanıp Focus’un direksiyonuna geçince anlıyorsunuz. Geri bildirim konusunda sınıfının en iyisi olan sistem şaside neler olup bittiğini gayet güzel bir şekilde sürücüsüne iletiyor. Durum böyle olunca da lastiklerin ne kadar tutunduğunu anlayabiliyorsunuz. Ne var ki sürüş modlarını değiştirdiğinizde direksiyonun ağırlığında pek bir şey değişmiyor; buna gerek var mı derseniz, pek de olmadığını söyleyelim.
Sürüşle ilgili eleştirilecek bir nokta varsa o da gaz pedalının kısa olması. Evet, bir kaç kez ayağımız pedala yetişemedi ve pozisyonunu değiştirmek zorunda kaldık. Hayır, ayak numaramız 43, onunla ilgili bir sorun yok, pedal kısa tasarlanmış.
Bir diğer dikkat edilmesi gereken konu da far seçimi. Focus sedanı iki farklı donanımda kullandık ve test otomobillerinden birinde halojen, diğerinde Stil Paketi’nde (9000 TL) sunulan LED farlar yer alıyordu. Tamamen karanlık yollarda yaptığımız sürüşlerde halojen farların yetersiz olduğunu çoğu zaman uzun hüzme ile yolculuk yapğımızı gözlemledik. LED’li otomobilde buna gerek kalmıyordu. Gözü hassas olanlara duyurulur.
Üstelik Stil Paketi’ni aldığınızda Dinamik LED farlar, yansıma önleme sistemi ve LED arka farlar da alınıyor. Koltuk ısıtması isteyenlerse Focus’un Kış Paketi’ni (2200 TL) tercih etmeliler. Bu paket içerisinde ısıtmalı ön cam, ısıtmalı direksion ve ön koltuklar yer alıyor.