Ve kapıyı açıyorum! Karşımda duran konsol son dönem otomobillerde gördüğüm en dik ve düz tasarıma sahip. Yine tek renk olarak ele alınmış ki bu da biraz monoton olmasının en büyük nedenlerinden.
Eski modeldeki gibi vites kolu yukarı taşınmamış, konsola entegre edilmiş. Aynı şekilde göstergeler de katmanlı yapındansa tek yüzey üzerinde toparlanmış. Bunlar Auris’in kabinini, dışı gibi hareketli olmamasına neden oluyor. Dahası ızgaraların ince uzun yapısı ve mavi zemin üzerine ‘1980’lerden kalmaymış gibi görünen saat gibi demode bir detaya yer verilmiş olması burayı sıkıcı ve itici bir hale getiriyor. Torpidonun üst kısmı da düz bırakılmış ve bu da insanın üzerine geliyor.
Yine de bu sıkıcı görünen kabinin iyi bir işçiliğe sahip olduğunu görmek keyif veriyor. En azından kokpitin üst kısmında kullanılan malzemeler kaliteli. Ancak ’93 Corolla’lar zamanından beri kullanılan aynı ayna ayar ve far düğmeleriyle, vites üzerindeki turuncu ve yeşil harflere takılan sadece ben değilim, bunu biliyorum. Haydi ama biraz daha yenilik görelim bu gibi detaylarda!
Eskisine göre 30 mm uzun (4275 mm, Auris artan boyutlarına rağmen sınıfının en kısa otomobillerinden biri), 55 mm alçak (1460 mm) ve 50 kg daha hafif olan Auris’in sürüş pozisyonu da 40 mm alçaltılmış. Bunu direksiyona oturduğunuzda hissediyorsunuz, iyi bir sürüş pozisyonu var ve direksiyon simidi tasarım ve ele oturma anlamında kendinen bekleneni veriyor.
Hacim olarak yerini aldığı modele göre daha geniş baş mesafesi sunduğunu kolaylıkla söylebilirim. Üstelik bu hem ön hem de arka taraf için geçerli.
Auris’in kabini tasarım olarak olmasa da genel kalite anlamında bizlerden tam not aldı. Biraz daha göze hoş görünen bir yapıda olsa belki otomobile biraz daha ısınabilirdik.