Toyota’nın, hacmi küçültülmüş turbolar yerine atmosferik motorda, çift kavramalı şanzımanlar yerine CVT’lerde ısrarcı olması ilginç. İlginç çünkü motor ne kadar güç üretirse üretsin, CVT şanzıman sanki güç iletmek istermiyormuşçasına isteksiz sürüş karakteri sunuyor. Hızlanmak istediğinizde motor devri artıyor ve bir yerde sabit kalıyor, bu noktadan sonra otomobilin hızı yavaşça artmaya başlıyor. Tabii bu anda otomobilin içindekiler bitmek bilmeyen bir motor sesine maruz kalıyorlar. 1.6 lt’lik motor 132 bg güç üreten Auris, 160 Nm torkuyla dikkat çekiyor. 0 -100 km/s hızlanma fabrika verilerine göre 11.1 sn sürüyor ki bu manuel şanzımanlı versiyondan 1.1 sn daha yavaş. Ancak iş tüketime gelince CVT, 7.4 lt/100 km’lik ortalama tüketimiyle manuele tam 0.5 lt/100 km fark atıyor. Bu az değil.
Beklediğimden biraz daha sert amortisör ayarları şaşırttı beni açıkçası çünkü Auris böylesine sert bir süspansiyon sistemine ihtiyaç duymuyor. Evet, dinamik olarak kararlı yol tutuşu, izinden kolay kolay çıkmaması ve güven veren sürüşü yerini aldığı modele göre Auris’in çok iyi bir noktaya geldiğini gösteriyor ama hala bir Focus ya da bir Golf’ün konfor ya da sportiflik özellikleri onda yok. Bu keyifsiz bir sürüş sunduğu anlamına gelmesin, Toyota’nın hiçbir dinamik özelliğiyle göz doldurmayan bir otomobilden buralara gelmesi gerçekten çok ciddi bir ilerleme ama sorun şu ki Auris’in rakipleri zaten bu seviyenin de ötesindeler. Dolayısıyla keyifli sürüşe doğru ilerlemeler var ama yetersiz kalıyor diyebilirim.
Direksiyon tepkisi sürüş adına otomobile eklenen en büyük artılardan. Beklenenden daha hızlı olan direksiyon sistemi Auris’i atik bir otomobil haline getirdiği gibi yolla olan temasında da sürücüsüne birçok bilgi aktarmayı başarıyor. Direksiyonun eski modeldeki ‘sadece otomobili döndürmeye yarayan yuvarlak bir obje’ olarak kalmaması, sürücüyü biraz olsun işin içine sokmaya çalışması ve ona bir şeyler vermek istemesi bile bir artı. Auris bu anlamda olumlu notlar alıyor ama az önce söylediklerim burada da geçerli. Direksiyon konusunda da Auris sınıfının en iyisi değil, daha gidilmesi gereken çok yol var; sadece bu yol doğru onu belirtmek isterim.
Süspansiyon sistemi önde McPherson olsa da, arkada torsiyon çubuğu yerine çift salıncaklı sisteme yer verilmiş olması Auris’in en büyük kozlarından. Otomobil bu şekilde daha stabil ve iyi bir yol tutuş sunuyor, ayrıca bulabileceğiniz en sarsıntısız sürüş deneyimlerinden birini de Auris sunuyor. Bu konuda onun eline kimse su dökemeyecek gibi. Eski modelin viraj ortasındaki tümsek ya da çukurlardan zıplaması, izinden kayması gibi sorunlar bu şekilde giderilmiş, ortaya daha rafine bir sürüş koyan bir otomobil çıkmış. Tek sorunu kabine biraz fazla rüzgâr sesi alması, o kadar.
Başarılı konfor özellikleri, tatmin edici dinamik sürüşle harmanlanmış ve ortaya daha klas bir Auris çıkmış. Bunlar pozitif gelişmeler olsa da hâlâ sınıfının en iyileri arasında girmeye yetecek kadar iddialı değil ama en azından Koreli rakiplerini alt edebilir.
Bu Auris’i gelecek nesiller için bir başlangış olarak görmeyi umuyoruz. Toyota sürüş anlamında doğru yolda ilerliyor, bakalım zaman neler gösterecek?
“Direksiyonun eski modeldeki ‘sadece otomobili döndürmeye yarayan yuvarlak bir obje’ olarak kalmaması, sürücüyü biraz olsun işin içine sokmaya çalışması ve ona bir şeyler vermek istemesi bile bir artı”