Belli ki kabinin daha çok dikkat çekmesi üzerine odaklanılmış. Son yıllarda – başta RX-8 modelinde olmak üzere- diğer Mazda’larda da gördüğümüz kompleks kabin görüntüsü burada da hissediliyor.
Konsolun üzerine hoş bir çizgiyle sona eren ekranın uzantısı kabine ilginç bir görüntü sağlıyor. Mazda bu tasarım oyununa ‘Sweeping S’ adını vermiş. Buradaki ekranların birinin beyaz, diğerinin kırmızı yazılı olması pek uyumlu değil ama Avrupa’daki modellerde beyaz renkli ekranın yerine navigasyon sistemi olduğunu hatırlatmakta yarar var.
Orta konsoldaki plastiklerin kalitesi birçok rakibini kıskandıracak seviyedeyken, düğmelerin aynı şekilde çok da kaliteli hissettirmedikleri gözlerden kaçmıyor. Her ne kadar bu şekilde kompleks görünse de kabinin kullanımı çok da zor değil. Yol bilgisayarı düğmesinin göstergelerin yanında konumlandırımış olması dışında herhangi bir ergonomi sorun yok. Ayrıca bu kadar göze hoş ve teknolojik görünen kokpitte neden analog saat ayarı düğmelerinin olduğunu da çözemedim. Otomobilin genel havasına hiç uymuyor ve 90’lı yıllardan kalma gibi hissettiriyorlar.
Ses sistemi Bose imzalı ve belki de otomobilin en keyifli özelliklerinden biri bu. Sistemi direksiyonun üzerinden de kullanabiliyorsunuz ama direksiyondaki düğme kalabalığı bunu biraz zorlaştırıyor.
Ön tarafta yeterli mesafe varken, arka ortada oturanlar için aynı şeyi söylemek mümkün değil ne yazık ki.