Günlük hayatta size rahatı ve yeterli konforu sunan, tutumlu yapısı ile cebinizi yakmayan, dönüp baktığınızda görünümüyle yüzünüzde tercihinizden dolayı bir tebessüm oluşturan ve en önemlisi zorunda kaldığınızda rahatlıkla satabileceğiniz bir yol arkadaşı arıyorsanız Clio muhtemelen en iyi tercihiniz olacaktır. Yakıt tüketmemeye ant içmiş gibi davranan 1.5 dCi motora sahip versiyon, normal şartlarda rahat bir karakter sergileyen EDC şanzıman kombinasyonuyla bu alanda daha da öne çıkıyor.
89,150 TL’den başlayan fiyatlarla alıcı bekleyen Clio’nun test ettiğimiz paketinin fiyatı 130,400 TL. Bu ücret karşılığında tamamen LED ön farlar, 7 hava yastığı, hız sabitleyici, elektronik klima, 7” dokunmatik ekran, anahtarsız giriş ve çalıştırma gibi özellikleri alabiliyorsunuz. Bana sorarsanız Icon paketini aldığınızda opsiyon listesindeki her şeyi işaretlemelisiniz. Hepsi olmasa da 1600 TL’lik park asistan paketi, R-Link (3600 TL) ve metalik renk (1250 TL) kesinlikle tavsiye ettiğim opsiyonlar.
Tüm bu rakamlar ile Clio aslında “dizel-otomatik” kombinasyonunda Volkswagen Polo, SEAT Ibiza, Peugeot 208 üçlüsünün tamamından ucuza geliyor. Hoş, 130 bin 400 TL’ye -hem de bir B segmenti araç için- “uygun” veya “ucuz” ifadelerini kullanmak içime hiç sinmiyor ancak bunlar Renault veya Clio’nun suçu değil.
Hazır Türkiye gerçeklerinin konusu açılmışken şunu net bir şekilde söyleyebilirim: İhtiyaçlarınızı gidermeyi kafanıza koyarak alım yapıyorsanız gerek yakıt tüketimi, gerek süspansiyon ayarları, gerekse boyutları ile Clio bence ülkeye uygunluk açısından piyasadaki en iyi seçenek. “İyi, güzel de… sen neden satın almadın?” derseniz cevabım basit: Benim aradığım şeyler (sportiflik ve keyifli sürüş) maalesef Clio’da yok. Ama kendisinde ülkenin büyük çoğunluğunun aradığı -neredeyse- her şey var.
Güzel görünüm ve genel açıdan sağlam bir paket. Kendinize dikkat etseniz iyi edersiniz Polo, Fiesta, i20 ve diğerleri… Clio’nun eli oldukça güçlü…